Baştan söylemeliyim ki, tarihten zerre anlamam, ancak elimdeki fotoğraf makinesi ile gezdiğim ve gördüğüm yerleri çeker, gördüğümü anlatırım. Yorum yapmam ne görmüşsem onu âcizane yazmaya çalışan birisiyim işte. Hoş, yazmayı da pek becerdiğim söylenemez.
Dedim ya gördüğümü yazarım.
Bir gün sanayide araba tamircisinin önünde otururken üniversiteden eski bir tanıdık hocamız ile karşılaşmıştım.
Bana, “Sevgili Bayram kardeşim! Şu Obruk’ta bulunan mezarlığı fotoğraflasan da gördüğünü yazsan” demişti.
Ben de “Hocam, orası tarihi bir nokta imiş ben tarihten anlamam” demiştim
O da sen gördüğünü yaz boş ver, tarihi başkaları yazsın demişti. Ben de “olur hocam inşallah yolumuz düşerse gördüğümü yazmak isterim” demiştim.
14 Temmuz 2018 tarihinde Prof. Dr. Sayın Hüseyin Muşmal Hocam ile Konya’nın tarihi turistik yerlerini fotoğraflamak için çıktığımız yolda, yolumuz Konya’nın merkez Karatay ilçesine bağlı Obruk Mahallesine düştü. Obruk Mahallesi Konya-Aksaray Yolu güzergâhında 70. km’de yer alıyor.
OBRUK öyle bir meşhur ki her tarafa ismini vermiş.
Obruk Mahallesi, Obruk Hanı, Obruk Camisi ve Obruk Mezarlığı gibi o yörede nam salmış bir yer obruk. Neyse uzatmadan hemen girelim konuya…
Obruk Mahallesine vardığımızda Obruk Hanı ile karşılaşıyoruz. Obruk Hanı henüz yenileme çalışması tamamlanmamış kapısı kilitli bir şekilde oracıkta duruyor. Ne yalan şöyleyim, kapısı kilitli tarihi yerleri görünce birazcık içim burkuluyor. İstiyorum ki bu gibi tarihi yapıların kapısı açık olsun, biz fotoğrafçılar da rahat rahat tarihi yerlerin her yerinden fotoğrafını çekelim.
Yoksa iç mekândan fotoğraf çekmeden gitmek zorunda kalıyoruz.
Yeri gelmişken hemen söylemeliyim ki; bu gibi tarihi yerlerin acil olarak yenileme işlemi tamamlanmalı ve ziyaretçilere açılmalı diye düşünenlerdenim.
Obruk Hanı, ismini öyle zannediyorum ki, hanın hemen arka kısmında bulunan devasa büyüklükteki obruktan alıyor.
O sırada gözümüze Obruk Camisi takılıyor. Caminin kilitli olduğunu görünce hayal kırıklığı yaşadık ve maalesef caminin içine giremedik. Ama dış görünüşüne bakılırsa yeni, yenileme işlemi yapılmış, tarihi bir camiye benziyor. Benziyor dedim çünkü; Hüseyin Hocam, cami minaresinin tarihi olduğunu camininse muhtemelen tarihi bir cami olduğunu, ancak yenileme sırasında sanki diğer eski Obruk Camisinin yıkılıp, günümüze uyarlanarak yapıldığını ifade etti. Dış yüzünden camide gözümüze takılan ise ‘sadaka taşının’ aynen korunması olmuştu… Gelelim bu bölgede bulunan o meşhur Obruğa;
Ara sıra sevgili hocamız Prof Dr. Hüseyin MUŞMAL’a obruk hakkında sorular yöneltiyorum. Hocamız; burasının kartstik oluşumlu bir Obruk gölü olduğunu çapının 228 m, derinliği 171 metre 145 metresi suyla dolu olduğunu anlatıyor. Rakım olarak da 1020 metre olduğunu hocamdan öğreniyorum…
Gerçekten kendimizi alamıyoruz obruğu seyretmekten… Fotoğraflar çekiyoruz obruktan arka arkaya, doğrusunu söylemek gerekirse çok azametli bir görünüşe sahip olan bu obruğu gezmenizi, görmenizi tavsiye ederim… Tavsiye ederim çünkü obruğun görünüşü, “SANKİ DÜNYA BİR YERİNDEN DELİNMİŞ ve MAVİ-LACİVERT-YEŞİL KARIŞIMI MUHTEŞEM RENKLİ BİR SU İLE GÖRÜNÜŞÜ” çok mu çok, dehşetli geldi bana… Bir o kadar da ürkütücü bir yer Obruk. Gezgin arkadaşlarımıza şiddetle tavsiye ederim bu güzel bir o kadar da azametli obruğu…
Obruğu gezerken hocamıza; “burada Obruk Mezarlığı da varmış diyorum. Hocamızın da, mezarlıklar hakkında baya bir çalışmaları olduğunu biliyordum zaten…
Hanın ön kapısına yakın olan Obruk Mezarlığında soluğu alıveriyoruz. O da ne! Tahmini 25 bin metre karelik bir büyük devasa mezarlıkla karşılaşıyoruz…
İçerisine giriyoruz mezarlığın. Gözümüzün alabildiği kadar tarihi mezar taşları ile karşılaşıyoruz. Ne var bunda diyeceksiniz, ama mezar taşları günümüz taşlarına benzemiyor.
Allah’tan yanımda tarihçi bir hocamız; Prof. Dr. Hüseyin Muşmal var.
Oracıkta bir mezar görüyorum, taşları çok farklı bir mezar, hemen hocama soruyorum, “Roma dönemine ait bu taşlar” diyor, sonra bir başka mezar taşına bakıyoruz, bu da “Selçuklu dönemine ait” diyor, bir başka mezar taşı ise “Osmanlı dönemine” ait, bir başka mezar taşı ise günümüze ait. SANKİ MEZARLIK DEĞİL, ARKEOLJİ MÜZESİ GİBİ.
Hüseyin hocam, bir o taşı okuyor, bir bu taşı okuyor, taşları okumaktan kendini alamıyordu. Bir ara “Bayram kardeşim şu mezarlığa bakar mısınız? Kaç uygarlık yaşamış ve birbirlerinden haberi yok, aynı mezarlığı paylaşmışlar düşünebiliyor musun?” dedi.
“Gerçekten çok etkilendim ve çok duygulandım” diyordu. OBRUK gezimiz biterken Hüseyin Hocam; “Bayram kardeşim yoğun olmasam inanın siz gidin ben 3 gün kalayım araştırma yapayım derdim size” diyordu.
Gerçekten de eğer tarih merakınız var ise insanın o mezarlıkta kalası geliyor… Mezarlıktan ayrılırken “EY..! Bayram, senden 1000 yıl öncenden de buralarda yaşayan birileri varmış ve bu mezarlıkta toprak olmuşlar” diye, duygu zirvesiyle ayrılıyoruz mezarlıktan… “ÖYLE TAHMİN EDİYORUM Kİ; HOCAMIZ TARİHÇİ OLMASI SEBEBİYLE, TEKRAR O MEZARLIĞA GİDECEĞİNİ VE ETRAFLI BİR ARAŞTIRMA YAPACAĞINI, SANKİ SÖYLÜYOR GİBİ AYRILIYORDU O TARİH KOKAN MEZARLIKTAN”…
Güzel yurdumuzu güzel yapmak bizlerin elinde. Saygıyla…