1 Kasım seçimlerinden beri MHP’de sular durulmuyor. Aslında miladı 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra yaşananlara kadar da uzatabiliriz. Çünkü o zamandan beri MHP’de bir şeyler iyi gitmemeye başladı.
Hiç dahli olmamasına rağmen Meral Akşener’in üstünün Bahçeli tarafından çizilmesi ile başlayan süreç, arkasından her konuya hayır demeyi de ekleyince çıban baş vermeye başladı. O gün Bahçeli’ye laf söyletmeyenlerin, bugün Bahçeli’ye laf söyleyenlerin en önünde yer alması işte garip olan da bu. Keşke yanlışları gördüğünüz anda “Bunlar yanlış” deseydiniz, belki bu noktalara gelinmeyecekti. Ama yanlışa “Yanlış” deme iradesi MHP’de olmadığı için bugün yaşananlar normal.
Yanlışa “Yanlış” deme iradesi MHP’de yok dedik. Birileri “Bunu nerden biliyorsun” diyecektir. Ya da “Diğer partilerde ne kadar bu irade mevcut” da diyebilirsiniz. Ama bugün konumuz MHP. MHP Türkiye için bir iktidar partisi kadar gerekli ve işlevi olan bir parti. MHP’nin konumu, olaylara bakışı, zaman içindeki aktivitesi MHP’yi stratejik hale getiriyor. Her ne kadar bir “Ana Muhalefet Partisi” olmasa da etkisinin CHP’den daha fazla olduğunu söylenmek için müneccim olmaya gerek yok. CHP’nin “Geleneksel” her şeye karşı çıkma anlayışı, onu ana muhalefet yörüngesinden çıkarıyor, vasat bir parti konumuna getiriyor. Yani söylemleri ciddiye alınmıyor. Neyi muhalefet için, neyi vatan-millet için söylediği ayrıştırılamıyor.
Sosyal medyada paylaşılanlara baktığımız zaman, MHP’de kırılan kolların yen içinde kalmadığını görüyoruz. Oysa MHP’nin geleneğinde tartışmalar “Uluorta” yapılmaz. Hesap kendi içinde görülür, dışarıya da her ne olursa olsun, birlik, bütünlük mesajları verilir. Bu defa öyle olmuyor. Herkesin eteğindeki taşları pervasızca dökeceği anlaşılıyor.
MHP’de gelişen olaylarda Bahçeli’nin “Dediğim dedik” anlayışının etken olduğu biliniyor ve görülüyor. MHP’nin simge ismi Meral Akşener’e reva görülen muamele sanırım bardağı taşıran son damladır. Ayrıca Genel Kurul’a gitmemek için bu kadar ayak diremenin de bir anlamının olduğunu sanmıyorum. Madem ki “Şeriatın kestiği” parmak acımaz, o halde Genel Kurul’da kozlar demokratik bir biçimde paylaşılmalıdır. İşi bu noktalara kadar getirmek, ülkenin daha önemli sorunları dururken parti içi meselelerin tartışılıyor olması MHP gibi bir partiyi ülke siyasetinden uzaklaştırmaktadır. Buna, Bahçeli de dahil, kimsenin hakkı olmaması gerektir. Her ne kadar Oktay Vural’ın yüksek perdeden çıkışları olsa da, gün ülke meselelerine topyekun parmak basma zamanıdır.
MHP’de herkesin ağzından çıkanı kulağının duyması gerekmektedir. Her ne olursa olsun, gemiler yakılmamalı, yarın “Keşke” dememek için, bugünden daha temkinli olunmalıdır. Söz ağızdan bir kere çıktı mı, geri dönüşü yoktur. Düşünceler sosyal medyada değil, mikro ölçekte paylaşılmalı, kol kırılırsa da yen içinde kalmalıdır.
Desteksiz atanlara duyurulur.