Yıllar önce petrol zengini, büyük bir ülkedeydim. Bir vesile ile en süper ülkenin firmalarından birinin genel müdürüyle tanıştık. 60 Yaşlarında sportmen ve neşeli bir adamdı. Sadece ismen tanıştırılmıştık. Konuşma arasında ben, o ülkede ne amaçla bulunduğunu sordum. Bana tebessüm ederek bir göz kırptı, “Milking cow "dedi ve bir tarım-hayvancılık firmasının genel müdürü olduğunu ekledi. Söylediği söz inek sağma anlamına geliyordu. Pek bir şey anlayamadım. O da bana aynı soruyu sordu. Ben de bir taahhüt firmasında çalıştığımı söyledim. Orada değişik konulara değinerek, bir süre konuştuk.
Biraz daha konuşup tanıştıktan sonra, birlikte çalışıp çalışamayacağımızı sordu. Adam bir çeşit transfer teklif ediyordu. Hem de benim aldığımın 3 katı kadar yüksek bir maaş ve çok cazip ek avantajlar sunarak.
Ben, işimden memnunum dedim. Ayrıca çalıştığım firmayla anlaşmam olduğunu söyleyip teşekkür ettim. Arkasından da safça " Hem benim, hayvancılık ve sağım konusunda uzmanlığım yok, ben ziraatçıyım " dedim.
Adam önce yüzüme baktı, sonra gülmeye başladı. Aradan 30 yıl geçmiş olmasına karşın, o alaycı gülüşü hala unutmuyorum. Genel Müdürü olduğu firmanın işi gerçekten de tarım ve hayvancılıktı. Söylediğine göre kendisi de bir hayvancılık uzmanıydı.
Adamın ve firmasının mesleği hayvancılık olmasaydı "milking cow " un, aynı zamanda başka sağımları (sömürüyü) de ifade eden bir deyim olduğunu belki de hemen anlardım. Ama konuştuğumuz dil onların diliydi, her halde onlarda bu deyim çok fazla kullanılıyordu. Belli ki sağım(Sömürü), onlarda hayatın bir parçası haline gelmişti.
Daha sonra o adamla bir kaç kez daha karşılaşıp sohbet ettik. Bu esnada genel müdürlüğünü yaptığı şirkete bağlı iş yerlerinden bazılarını da bana gezdirdi. Elbette ki onun amacı bana "sağımı" göstermek değildi. Ama o deyim çok fazla dikkatimi çekmiş olacak ki; benim kafamda hep "sağım" vardı. Böylelikle ben de "sağım" ın diğer anlamını ve uygulamasını, gerçek örnekler görerek öğrenmiş oldum.
Bizim bin bir güçlük ve yoksulluk içerisinde, ilkel yöntemler kullanarak, elle sağdığımız sütün yüzlerce katını onların, geliştirdiği çok üstün hayvan ırklarından, modern teknikler ve makineler kullanarak sağabildiğini hep biliyorduk.
Ama “sağım” sözcüğünün diğer anlamında (sömürüde), hayvancılıktaki ilerlemenin bin kat daha ilerisine geçtiklerini ben bilmiyordum. Bunun için çok daha özel, daha ileri ve zor anlaşılan teknik ve taktikler geliştirdiklerini, işin bu boyutlara vardığını, görmesem inanmazdım. O kocaman ülkeyi her alanda nasıl da sömürdüklerini doğrusu herkesin görmesini çok isterdim.
Bu esnada bir de, uygun ortam bulduğu takdirde sömürünün hangi boyutlara varabileceğini dehşet içinde görmüş oldum. Sömürgeciliğin, fazla değil, sadece yüz-yüz elli yıl öncesine oranla bile ne kadar ürkütücü bir gelişme ve ilerleme gösterdiğini orada anladım.
O kan emici ahtapotun yeni tuzaklarını, yeni maskelerini, o sevimli maskelerin altındaki gerçek yüzünü, emperyalizmi, materyalist anlayışı ve vahşi kapitalizmi doğuran batı zihniyetini de bu sayede daha yakından tanımış oldum. Artık onu, kullandığı her maskeyle tanıyabiliyorum.
Güçlü olmak için sadece zenginliğin fazla bir anlam ifade etmediğini gördüm. Bilim ve teknolojide geri kalmanın ve omurgasız yöneticiler tarafından yönetilmenin bir ülke halkını sömürgecilere nasıl mahkum ettiğini orada daha net olarak anladım. Allah’a şükür ki biz, “Otuz liralık yedek parçayı, niçin üç bin liraya ithal ediyoruz, kim yapmış bu anlaşmayı!” diye hiç değilse sesimizi yükseltebiliyoruz. Onların sesi de çıkmıyordu. Halkın çoğu, olayın farkında bile değildi.
Allah, ilerleme yolunda azmimizi kırmasın, yolumuzu kapatmasın. Sömüren, sömürülen ve alan el olmaktan ülkemizi korusun. Amin.
MARATON
Hırsla, sabırla yürü, ön saflarda
Güneş gibi ufukları aşarak
İnsanlık adına, her alanda
İz bırakan insanlara bakarak
Koşmalıyız yıllarca, ömür boyu
Yorulmadan, yılmadan, usanmadan
Çalışmakla yeneriz bu korkuyu
İnanmakla, öğrenmekle, bıkmadan
Yokuşlar, zorluklar, tümü sabırla
Aşılır hepsi de yolla, yordamla
Alnı ak, başı dik, hem de gururla
Anılır adımız bir gün hayırla