Türkiye, 3 Kasım 2002’de, 12 Haziran 2011’de yaptığı devrimlerin bir benzerini yaptı. 7 Haziran’dan bu yana yaşanan istikrarsızlığa, kaosa ve endişelere son vermekle kalmadı, işgal denemesi yapanlara, ihtilal rüyası görenlere, millete kurşun sıkanlara okkalı bir Osmanlı tokadı indirdi.
7 Haziran’da başka partilere emanet verilen 3 milyon oy, yeniden ülkeye, millete, tarihe sahip çıkanlara yani asıl adrese geri döndü. İlk defa Yeni Türkiye için partisinden vazgeçerek AK Parti’ye oy verenler oldu. Bu devrimde onların da katkıları büyük.
7 Haziran seçimlerinin ardından Tel Aviv’den yükselen “Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi’si son metroda durduruldu” sevinç çığlıklarına, “Osmanlı Rüyası sona erdi” manşetleriyle çıkan İran gazetelerine, üstüne vazife olmadığı halde Türkiye’nin siyasetiyle ve ekonomisiyle “ilgilenen” Avrupa delegasyonlarına, yerli yabancı ihanet çevrelerine, terör odaklarına, Kandil’e, Pensilvanya’ya anladıkları dilden bir cevap verdi millet...
7 Haziran’da “Yeniden Büyük Türkiye”nin inşa sürecinin durdurulacağını sanmışlardı. “AK Parti’yi devirin” çağrıları da “AK Parti iktidara gelirse iç savaş çıkar” tehditleri de işe yaramadı. 1 Kasım’da fena yanıldılar, kötü çarpıldılar.
Bu seçim zaferi, istikrar isteyen ve istikametten şaşmayan milletin zaferidir, milletin devrimidir. 7 Haziran gecesinden itibaren, ufukta seçim gören Cumhurbaşkanı Erdoğan da, 7 Haziran'dan bu yana koalisyon görüşmelerinden mitinglere kadar sergilediği devlet adamlığı ile Başbakan Davutoğlu da, sandıktaki devrimin önderleridir.
1 Kasım seçim zaferi pek çok yönüyle Erdoğan’ın zaferidir. Türkiye’nin doğusunu Kürt halkının sözde temsilcilerine bırakmadan “Çözüm Süreci”yle bitmeyen savaşı bitiren, ideolojik hayallerin ötesine geçen bir toplum tasavvuruyla “Yeni Türkiye”yi imar ve inşaa eden adamın zaferidir. 1 Kasım, aynı zamanda 7 Haziran sonrası hak etmediği şekilde fitne-fesat şebekeleriyle mücadele etmek zorunda bırakılan Bilge Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun zaferidir.
Sevincimiz büyük. Tarif edecek cümleler kifayetsiz kalıyor. Millet koalisyon görüşmelerinde her şeye “Hayır” diyenlere sandıkta “Hayır” demiştir. Millet, askeri, polisi, güvenlik görevlisini katletmek için hendek kazanları da kendi kazdıkları hendeklere düşürmüştür. Millet baktı ki tavanda olmuyor, koalisyonu tabanda kurmuştur. Zor zamanlarda milli irade kendini zaten hep böyle göstermiş, Kurtuluş Savaşı’nda da milli mücadele ruhuyla büyük zaferler, böyle kazanılmıştır. Nasıl sevinmeyelim.
Suriyeli aydın Cevdet Said 1 Kasım’ın Türkiye için bağımsızlık günü olduğunu söylemişti seçim öncesi... Dediği gibi de oldu Üstad’ın... Milletimiz aklıyla, basiretiyle, ferasetiyle her şeyden önce sabrıyla verdiği bağımsızlık mücadelesini kazandı bir kez daha. Kutlu olsun.
Erdoğan ve Davutoğlu anaların duasında, mazlumların yanında oldukça, Allah bu milletin yüzüne bakmaya devam edecek. Herkes bunu böyle bilsin.
Şimdi bu zafer, AK Parti’ye oy vermekle kalmamış gönlünü de vermiş milyonları rehavete ve gevşekliğe sürüklemesin. Daha ekilecek çok tohum, dikilecek çok fidan olduğu unutulmasın. Davutoğlu’nun hem Konya’da hem balkon konuşmasında dediği gibi “daha çok işimiz var”. Gün tevazu günüdür. 77 milyonu kucaklama, kırgınlıkları bir yana bırakma, dargın olduklarımızla helalleşme günüdür. “Çözüm Süreci”nde 7 Haziran öncesinde kaldığımız yere dönülecek. Silahlar gömülecek. Siyasi çekişmelerden, kavgalardan, “Eski Türkiye” prangalarından kurtulmuş bir ülkeyi kimse tutamayacak. Yeni Anayasa, yarım kalan yatırımlar, Yeni Türkiye projeleri bizi bekliyor. Yeter ki Türkiye’nin önüne kimse çıkmasın.