Milli Eğitim Bakanlığında göreve başladığımdan bugüne kadar yeni bakanımız hariç 18 tane bakan gördüm.
Çok bakan değişmesine rağmen eğitimde sistem tartışması bugüne kadar bitmemiş bundan sonra da biteceğini öngörmüyorum.
Çünkü, çözüm bakan veya iktidar değişiminde değil, zihniyet değişimindedir.
Zihni gelgitler yaşayan bir toplumda sorunların çözümü çok zor olduğu gibi bazı kesimler sanal korkular üreterek çözümü engellemekteler.
-Bu şartlar altında hangi bakan gelirse gelsin eğitim ile ilgili sorunların çözümü çok zor!
Gelelim Sayın Ziya Selçuk’un gelişine ve gidişine.
Ziya Selçuk sürpriz bir şekilde geldi, sürpriz olmayan bir şekilde gitti!
Genel olarak gelişi sevinçle karşılanmış, bir eğitim uzmanı olarak sistemsel sorunlara çözüm getireceği umudunu canlandırmıştı.
Akabinde “2023 Eğitim Vizyonunu” kamuoyuyla paylaşarak somut adımlar atılacağının ilk sinyalini vermişti.
2019 yılı Haziran ayı içerisinde “Yeni Eğitim Modeli Üzerine” başlığı altında on bölümden oluşan bir değerlendirme yazısı yazmıştım.
Sayın Ziya Selçuk yeni eğitim modeli ile ilgili olarak özetle “esnek, modüler, daha az ders saati ve çeşidinin olduğu bir müfredat hazırlanacağını, okul yöneticilerinin yetki ve sorumluluklarını kısmen artıracaklarını, tüm yöneticilerin ehliyet ve liyakat temelli olması konusunda ülke çapında bir bakış açısını da paylaşmış olacağını" açıklamıştı.
Açıklanan yeni eğitim modelini inceledim ve yazılarımın birinde “Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un açıkladığı yeni eğitim modelini genel hatlarıyla olumlu bulduğumu, çok kapsamlı olmakla birlikte temel sorunlara girilmediğini, teorik olarak birçok şeyi içermekle birlikte pratikte uygulanabilirliğinin teorisi kadar güçlü olmadığını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulunmuştum.
Bugün itibariyle Sayın Ziya Selçuk Milli Eğitim Bakanı olmamakla birlikte geçmiş 3 yıla bakınca “Yeni Eğitim Modeli” ile çıktığı yolda neleri gerçekleştirdi neleri gerçekleştiremedi kararını sizlere bırakıyorum.
Elbette ki, hesapta olmayan Cocid-19 sürecinden kaynaklı yaşanan olumsuzlukları dikkate alıyorum; ancak, an itibariyle çok fazla bir değişikliğin olmayacağını düşünüyorum.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi genel olarak toplumun yazılı metinler dışında eğitimden beklentileri ve bakış açılarında oluşmuş bir birliktelik yok.
Ayrıca, eğitim yoluyla aktarılması geren öz değerlerimize karşı belli kesimlerce bir direnç olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bugünde Sayın Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığından ayrılışı sonrası yapılan değerlendirmelerde bu durumu rahatlıkla görebiliyoruz.
Benim için Sayın Ziya Selçuk’un gelişi bir heyecan oluşturmadığı gibi gidişi de çok şey kaybedilmiş duygusu oluşturmadı.
Yani, bakan isimleri değişse de eğitim sisteminde çok şeyin değişmeyeceği duygusu daha güçlü bir duygu olarak beynimi kaplamış durumdadır.
Çözüme yönelik bazı girişimler olsa da köklü değişimler olacağına inanmıyorum; çünkü, eğitim sorunlarımızın çözümünü, sorunları derinleştiren derin güçlerin istemeyeceğine inanıyorum.
Bir de içimizde kendi öz değerlerine yabancı hatta düşman olan kesimler var ki, bunlar tam bir kronik sorun!
Bunlar her fırsatta her türlü olumsuzluğun sonucunu İslami Cemaat ve Tarikatlar üzerinden görmeye çalışmaktadırlar ki, bunlara ne söylesen anlamazlar!
Sayın Ziya Selçuk’un gidişinin sorumluluğu cemaat ve tarikatlara yıkıyorlar.
Bunlara göre Milli Eğitim Bakanlığını cemaat ve tarikatlar ele geçirmiş, eğitim politikalarını onlar yönlendiriyor, Ziya Selçuk’u onlar istemiyormuş daha neler neler…
-Ya siz, vakıf, cemaat, cemiyet, tarikatın ne olduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz; bilseydiniz bu kavramları yerli yerinde kullanır cehaletinizi ortaya koymazdınız!
Bazı vakıflarla Milli Eğitim Bakanlığının değerler eğitimi ile ilgili yaptığı işbirliği protokolünü gerekçe göstererek bu kadar cehalet göstermezdiniz!
Eğer, bu ülkede yaşamasam hele hele Milli Eğitimin içinde olmasam okullarımızda cemaat ve tarikat ehli insanlar yetiştirildiğine inanacağım!
Bu gerçeği bilmiyorsanız ahmak, biliyor da kasıtlı suçlamalarda bulunuyorsanız…..