Yaşayan yazarlarımız içinde en güzel örneklerini Beşir Ayvazoğlu’nda gördüğüm biyografi ve biyografik roman türlerinde (Ayvazoğlu’nun yer yer tarafgir olmama ve teoriye ağırlık verme kaygısından kaynaklandığını düşündüğüm samimiyetten uzak yapay anlatımın izlerini taşıyan kısımlar müstesna) Batıda dikkatimi çeken isimse Stefan Zweig. Ayvazoğlu’nun Alfa’nın kardeş kuruluşu Kapı Yayınlarından, Zweig’in İş Bankası Kültür Yayınlarında çıkan ilgili eserleri okuyanlar da bunu fark edeceklerdir.
Fikir hayatımızda yer eden kalemleri tanıma yolunda çok ama çok faydası olduğuna inandığım bu türden eserler hakkında yazılan kişiyi bizzat tanıyan biri tarafından neşredilen bir biyografi söz konusuysa daha büyük bir anlam kazanır hükmümüz. Bu minvalde hazır İstiklâl Marşımızın kabulü yıldönümünde Mithat Cemal’in milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy hakkındaki biyografiyi gündeme getirmenin tam zamanıdır diye düşünüyorum.
Mithat Cemal Kuntay’ın Alfa Yayınları arasında çıkan 453 sayfalık Mehmet Akif biyografisi bir yandan milli şairimizi daha yakından tanımak imkânı sağlıyor, diğer yandan dönemin edebiyat ve fikir ortamı hakkında bilgiler içeriyor.
Kuntay ve Ersoy arasındaki 1903’te İbnülemin Mahmut Kemal İnal’in evindeki yazı odasında, dönemin önde gelen ediplerinin de olduğu bir mecliste başlayan tanışıklık, 35 yıllık bir yakın ilişkiye, dostluğa dönüşecektir. Akif’in sessiz sakin oturuşundan, çok az konuşmasından kaynaklanan önyargılar acıma hissine dönüşecek, tanıdıkça karşısındaki insanın hususiyetlerini fark edecektir 18 yaşındaki bir genç. Kuntay, Akif’in her daim yanındadır artık, sık sık bir araya gelip, kitap okurlar, tartışırlar, çeviriler yaparlar.
Bu iki güzel dostun gittikleri mahfillerde kimler yoktur ki: Mısır’da zengin bir aileye ders verme konusunda Akif’le birlikte düşünülen ama Müslüman olmadığı için kabul edilmeyen Hüseyin Cahit, Kuran’a Koran dediği için Akif’in küstüğü Ahmet Şuayip, yanlış ve geç teşhisten ölen genç bir çocuğun ıstırabını anlattığı ‘ Hasta’ adlı şiirinden çok etkilenen ve Akif’le artık devamlı görüşmek istediğini söyleyen üstad Recaizade Mahmut Ekrem, Akif’i her gördüğünde bir yönünü keşfettiğini beyan eden ve sürekli gündeme getiren Süleyman Nazif, Safahat’ı ilk eleştiren ve kitapta gayrî edebi kelimeler bulunduğu yorumunu yapan Celal Sahir Erozan, daha yeni tanıştıkları halde eski arkadaşlarını kendisine kötülediği için güvenilmez bulduğu ve sevmedim dediği Tevfik Fikret, büyük hayranlık duyduğu Abdülhak Hamit Tarhan, ney dersleri aldığı Neyzen Tevfik ve dönemin tanınmış pek çok siması…
Osmanlı’nın zor zamanlarında yaşayan Akif’imizin devrin devlet büyükleriyle ilgili görüşleri de kitapta yer almakta. Eserdeki bu anekdotlardan anlıyoruz ki Milli şairimiz üç padişahtan Reşad’a kızıyor, Abdülhamid ve Vahdettin’den tiksiniyordu.
Rasathane müdürü Fatin hocanın İttihatçı yaptığı Akif’in Mısır yılları, hastalık evresi, İstiklal Marşı’nın yazılış hikâyesi, ailesi, gitmeyi çok istediği lâkin gidemediği Hindistan ve İspanya seyahatleri, altı ayda Kuran’ı ezberlemesi, yabancı dil öğrenmesi gibi hayatındaki önemli vakalar kitapta yer buluyor.
Dini konularda ödünsüz ve katı olduğu noktasında hemfikir olduğumuz Akif’in insani zaafları, yanlış fikirlere kapılıp hatalı düşünceler ileri sürmesi de yıllarca bize adeta hiç hata yapmayan, kusursuz bir yaşantıya sahipmiş gibi aksettirilen büyük şairin de nihayetinde insan olarak hataları olabileceğini de gösteriyor. Zaten abartılı övgü ve yerginin özden uzaklaştırdığı, yanlış düşüncelere taşıdığı en derin hakikat değil mi?
Mithat Cemal Kuntay aynı zamanda ‘Üç İstanbul’ gibi başarılı roman örneklerine imza attığından betimlemelerde, psikolojik tahlillerde usta işi bir müellif görüyoruz. Bunun yanında Mısır’da vefat edip cenazesinin ülkemize getirilmesi esnasında yaşanan olaylarla derin bir hüzün duygusunun tüm benliğimizi sardığı biyografide keşke Akif’in Mustafa Kemal’e, inkılaplara bakışına dair detaylar da yer alsaydı diye içimden geçirmedim değil.
Alfa Yayınları arasında çıkan Mithat Cemal Kuntay’ın Mehmet Akif biyografisi, İstiklal Marşı’nın şairini klişe ve tereddütlerden uzak tanıtan, onu bizzat tanımış ve bolcak vakit geçirmiş bir müellifin kaleminden çıkması hasebiyle oldukça kıymetli bir kitap.
Bu vesileyle milli şairimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum…