Hz. Mevlâna “Her geleni alnının akıyla misafir et.” demiş sekiz yüz yıl kadar önce.
Gelenek ve göreneklerimizde ise misafire “Ne zaman gideceksin diye sorulmaz, niye hemen gidiyorsun” denir kendimizi bildik bileli…
“Misafir sevmeyen insanın dostu az, misafir gelmeyen evin tozu çok olur.” diye göndermelerde yapılmış.
Sonra, atalarımız demiş ki: “Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır.”
İşin en enteresan yönü de espriyle karışık “misafirlik üç gündür” noktasında birçoğumuzun hemfikir olması.
Şimdi efendim, misafirliğin kaç gün olduğu meselesi bayağı bir derin…
Nasıl mı?
O zaman anlatalım hikayemizi…
İki eski arkadaş bir yerde buluşmuşlar, sonra da bir çay ocağına gitmişler. Arkadaşlardan biri o şehre yeni gelmiş. İçmişler çaylarını, yeni gelen arkadaş, hemen elini atmış cebine, dur demiş çaylar benden.
Olmaz demiş arkadaşı ben ödeyeceğim.
Yaşlı çaycı kaldırmış elini, girmiş söze;
Dur bakalım demiş yeni gelene…
Sen misafirsin…
Hem bilir misin misafirlik kaç gündür?
Hani üç gün derler ya…
Öyle değil işte…
Ben diyeyim sen düşün…
Misafirlik üç gün mü? Üç ay mı? Üç yıl mı?
*****
Misafirlik kaç gün muhabbetine, aylar sonra bir başka açılım daha gelmiş…
Aynı arkadaşlara bir arkadaşları daha katılmış. Yine bir çay ocağına varmışlar, o şehre yeni gelen, dostlarım demiş, misafirlikte üç gün geçti, üç ay da geçeli aylar oldu, durun çaylar benden.
Olmaz demişler sen daha misafirsin.
O ikisine yeni katılan dostları demiş ki, bana göre misafirlik şöyle;
Köyden köye olursa üç gün…Kasabadan kasabaya olursa üç hafta…İlçeden ilçeye olursa üç ay…
Vilayetten vilayete olursa üç yıl…
Sen vilayetten vilayete gelmedin mi?
Ne oldu geleli?
Bir buçuk yıl mı?
Üç yılın yarısı…
Daha ne var üç yıla?
Demek ki dolmadı misafirliğin…O zaman çaylar bugün benden…
*****
Misafir ağırlamak güzel şey.
Misafir olmakta…
Misafirliğe gitmekte…
Misafirliğe davet edilmekte.
Misafire kapısı her daim açık olan hanelerden övgüyle bahsedildiğini bilmeyenimiz yoktur.
Bu hane sahipleri ister köyle otursunlar ister kasaba da.
İster İlçede otursunlar ister şehirde.
Gönül kapıları ve haneleri misafire ardına kadar açık çok insan tanıdık bugüne kadar.
Anadolu misafirperverlik noktasında, misafir etme noktasında kökü binlerce yıla dayanan bir efsanedir.
Bizler de bu efsaneden nasibini alan ve nasiplenenleriz.
İşte onun içindir ki, bu coğrafya da ne misafirin tarifi değişir ne de misafirperverliğin.
*****
Cumhuriyet döneminin ilk şovmenlerinden rahmetli Celal Şahin uzun yıllar öncesinde akordiyonuyla radyolarda öyle bir “misafir” şarkısı söylerdi ki, misafirde güler geçerdi o sözlere, ev sahipleri de…
Misafir hoş bir kavram. Sıcacık. Samimi. İçten. Hele gelen tanıdık ve çok sevilen biriyse, hoş sohbetse, her gün gelsin böyle misafir demekten kendini alamaz, evin çocukları bile…
Şimdi efendim, misafir seven var. Misafir sever görünen var. Çok az da olsa misafir sevmediğini doğrudan beyan eden var.
Misafir olmayı çok seven, ancak misafir ağırlamaktan pek de hazzetmeyen var.
Her gün misafir gelsin gitsin, misafirsiz gün geçmesin diyende var.
Misafir nasibiyle gelir diyen büyüklerimizin mekanları cennet olsun.
Misafir kavramı bazılarımıza göre de ortada kalmış bir kavram. Hatta bayağı bir yalnız. Anlaşılmaya muhtaç.
Coşkuyla, gözyaşlarıyla ve duygu sağanaklarıyla karşılandığı kapı eşiği sonrasında, üç gün bile dolmadan ne zaman gidecek diye ağzı aranan, gözünün içine bakılan misafir ne der ne yapar ne düşünür?
Belki de misafirlik kaç gün sorusunun cevabını bu ve benzeri yaklaşımlarda aramak gerekiyor.
*****
Misafirlik üç gün derler ya hani. Bazı hane sahibi isterse misafirliğe gelen kardeşi olsun, ikinci gün laf arasında bir şekilde sorar. Tabi ki, istediğin kadar kalabilirsin, yanlış anlamada ne zaman dönmeyi düşünüyorsun?
Misafir tek başına gelmişse anlaşıldı der bana yol göründü…
Bir kişiden fazla iseler, yalnız başlarına kaldıklarında, derler ki, bugün misafirliğin son günü. Çıkalım dışarı, telefon geldi, acil gitmemiz lazım diye bir mazeret, bir gerekçe bulalım, bizim yarın gitmemiz gerekiyor, bizde istemezdik amma diyelim! Hatta bu akşam gidelim!
Sonra neler mi olur?
Bu hiç olmadı…Biz şöyle bir hafta falan kalırlar diye düşünüyorduk…Bu seferlik böyle olsun…
Ah canım…inanın sizi çok özleyeceğiz…Varır varmaz bir alo deyin olmaz mı?
*****
Ne demişler misafirin iyisi en fazla üç gün kalır. Hane sahiplerini yormaz, dışarı çıktığında eli kolu dolu gelir. Hane sahibi de ne gerek vardı canım, valla hep böyle yapıyorsun, mahcup oluyoruz yeminle der.
Misafir dediğin hane sahibine yük olmaz, bilakis yükünü alır diyenlerde yok değildir.
Misafirlik kaç gündür konusu üniversitelerde tez konusu yapılsa olur.
Biz misafirperverliği ile tanınmış bir milletin evlatlarıyız diyenlerin kulakları çınlasın…
Ağır misafir diye bir mevzu var ya hani…
Ağır deyince, yüz kilodan fazla, önüne ne gelse silip süpüren, daha ne gelecek diye gözü yemek masasında ya da sofrada olana mı denir?
Yoksa o ağırlık misafire verilen kıymetten ve değerden midir?
Büyüklerimiz, misafir dendiğinde akan sular durur dememişler mi?
Söz sizin, misafir sizin efendim. Muhabbetiniz bol olsun.