Maarif, talebe, muallim; yahut bugünün diliyle eğitim, öğrenci, öğretmen ile ilgili hususlar, üzerinde konuştukça tükenmeyen ve tükenmeyecek, tam tersine dallanıp budaklanacak konulardır.
Ve ne hazindir ki bu konularda samimi olanlar düşüncelerini izah etmeye can attıklarında, tarafların hepsi alınır, savunmaya geçer, burunlarından kıl aldırmazlar. Talebenin çalışmamasından, sorumluluklarının bilincinde olmamasından yakınırsın, geleceğimizin teminatı sizlersiniz dersiniz talebe alınır ve şu sözlerle hamle yapar; “bana annem babam bile karışmazken siz de kim oluyorsunuz?” Velilere dönersiniz; evlâtlarıyla daha yakından ilgilenmelerini, saygıyı ve ahlâklı şekilde yetiştirmeleri gerektiğini, nasihatle değil örneklik sergileyerek tavır takınmalarını söylersiniz, onların da rutin cevapları hazırdır; “çocuğumu nasıl yetiştireceğimi senden mi öğreneceğim?” Sıra konunun can damarı, muallime gelir, dersiniz ki ”maaş zamları, ev araba vd. gibi hep aynı konulara kafa yorduğunuzun çeyreği kadar okusanız, kendinizi yenileseniz.’, el-cevap: “bu paraya bu kadar, sistem bozuk, ben ne yapabilirim?”
Bu döngü tekrarlanır durur: Benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur.
Daha fazla kızdırmadan sözü işin erbabına, rahmetli Nurettin Topçu hocaya bırakmak en iyisi sanırım. Bu haftaki yazılarımı Nurettin Topçu’nun ‘Türkiye’nin Maarif Davası’ndaki ‘Öğretmen’ merkezli bilgilerini aktarmaya ayırdım. Buyurunuz…
&&&
Muallim Kimdir?
Âdemoğlunu, beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insanıdır muallim. Kaderimizin hakikatinin işleyicisi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu odur. Fertler gibi, nesiller de onun eseridir. Farkında olsun olmasın, her ferdin şahsi tarihinde muallimin izleri bulunur.
Devletleri ve medeniyetleri yapan da, yıkan da muallimlerdir. Muallime değer verildiği, muallimin hürmet gördüğü ülkede insanlar mesut ve faziletlidir. Muallimin alçaltıldığı, mesleğinin hor görüldüğü milletler düşmüştür, alçalmıştır ve şüphe yoktur ki bedbahttır. “Babam beni gökten yere indirdi. Hocam ise beni yerden göğe yükseltti” diyen İskender muallimi anlamıştır. Muallim, sade zekâların değil beşaretimizin, ibadetlerimizin müjdecisidir.
Muallimliğin tarihsel gelişimi
İlk çağda muallim, hakim, yani hikmet adamı idi. Ortaçağda muallimlik rolü, zahitlerin din adamlarının eline geçti. Halkı yetiştiren, ruhlara istikamet veren onlardı. Rönesans’tan sonra muallimi, tabiat hadiselerinin arkasında ve onların ışığında ilerleyen laboratuarlarda, atölyelerde buluyoruz.
İslam aleminde muallimliğin muhtevası
İslam âleminde iki büyük maillimin siması göze çarpar. Medresenin hâkimi olan müderris üstatlar ve tarikat mürşitleri şeyhler.
Milletimiz hangi muallim tiplerini tanıdı?
Milletimizin ruhi temellerinden olan İslam’da Peygamber ilk muallimdi. Öğreten o, inandıran o, yürüten o idi. Devlet ve mektep işlerini birleştirmiş devleti mektep haline getirmişti. Sonraki devirlerde bu ikisi ayrılmakla beraber birbirlerine sımsıkı temas halini muhafaza ettiler ve devlet adamı muallimin emrinde bulunduğu müddetçe cemaat ikbal halinde yaşadı. Muallim, devlet adamının bendesi olduğu zaman cemaat bozuldu, felaket baş gösterdi.
Kur’an’la hadisin ebedi muallimliğinde bunları yükseltmekten başka emelleri olmayan Ömerlerin devrinde İslam âlemi en mesut devirlerini yaşadı. İmam-ı Azam gibi muallimleri kırbaçlatarak zindanlarda öldüren ve ilmin üstünde korkunç bir devlet tahakkümü yaşatan Abbasiler eğer Osman oğulları tarih sahnesine çıkmasaydı, ahlakın ve ilmin hamisi olan İslam medeniyetine son vereceklerdi.
Anadolu’ya fetihlerle yerleşen Oğuzlar, başlarında Nizamülmülk gibi bir muallim buldular. Gerçekten büyük bir muallim olan bu vezir, bu fetihlerin ruh ve manasını, ahlakını ve devamının şartlarını nesillere telkin edecek muallimleri, Bağdat’ta açtığı Nizamiye Medresesinde topladı.
Daha sonra bu devlet binasının çatısını kuran Osmanlılar, muallimi baş tacı yaparak yükselmesini bildiler. Padişahlar, şehzadelerini muallime emanet ederler ve onların ruh yapılarını her bakımdan hocalarına teslim ederlerdi.