Muallim; Muallimleri maaş derecelerine göre tasnif etmek ne kadar budalaca bir hareket olursa, bulunduğu mektebin derecesine göre muallime kıymet vermek itiyadı da o kadar safiyane ve o kadar muzir bir itiyattır.
Muallim sadece bir memur değildir; belki genç ruhları kendilerine mahsus mânadan bir örs üzerine döverek işleyen bir program müfredatını sene sonuna kadar bitirmeye muvaffak olan, hatta yalnız dersini hakkile karayan talebe yetiştirebilen muallim vazifesini en mühim kısmını başarabilmiş sayılmaz.
On, on beş yıllık bütün çocukluk ve gençlik devresinde ruhlarının teşkilini kendilerine emanet ettiğimiz muallimden sade bu işlere beklemiyoruz. İlk tahsil çağlarından başlayarak, bilhassa edebiyat, felsefe, tarih gibi kültür derslerinin, dünya hayatında rol yapmaya namzet olan genci kâinat karşısında kendine mahsus görüşlere sahip, bizzat kendisi için hayat kaideleri yaratabilen bir bütün insan olarak yetiştirmesi lazımdır.
Tahsili bitirdikten sonra hayata başlamak, bir büyük adamın itiraf ettiği gibi, elli yaşından sonra dünya hayatının kıymetlerini tanımak, iyiyle kötüyü, haklı ile haksızı, beni ve cemiyetimi yaşatanla çürüteni ayırdetmeğe ellisinde başlamak, filhakika çok acıklı bir hakikattır. Saadetle fazileti, ilimle politikayı şe’niyetle (realite ile)ideali ayırmasını muallim öğretecektir.
Birbirine zıt hakikatler olduğunu muallim gösterecek ve muallim bizi, bu kıymetlerden üstte olanı, hakikate götürücü olanı seçebilecek kemale erdirecektir. Tahsil alelade bir iş değil, bir mefkûre olmalıdır. Genç ruhların derin ve sürekli bir sürur halinde doğuştan sahip oldukları bu mefkûreyi, seneler içinde bir yığın bilgi halinde verebilen ve asıl ruhtaki olgunlaşmak ihtiyacını duyurmayan hatalı bir tahsil azar azar yok etmektedir.
’’Kızlarını okutmayan millet oğullarını manevî öksüzlüğü mahkûm etmiş demektir; hüsranına ağlasın!’’ Ne doğru.
Fakat biz asıl kızlarımızı okuttuktan sonra oğullarımızı ruh öksüzlüğüne mahkûm ettik.
Gafil ve cahil bir mektup müdürü ‘gençlik kendisine emniyet edinemez’ sözleriyle jurnal ederse buna hiç şaşmayalım. Gençlikten körüne itaat bekleyen, ona yalnız kendi emir ve arzularını takip etmek gibi şuursuz bir tabiat telkin eden insan, idare ettiği yerde muallim hüviyetini bütün mânasile taşıyanın kadrini elbette bilmeyecek, elbette onu kendi gayesine, bu mukaddes meslek içinde yaşattığı kendi sefil ve hasis emellerine düşman bilecektir.
Bizim mefkûremiz, gençliği bu hatalı telakkilerden kurtarmak, muallim adını taşıyan, kendine ruhları emniyet ettiğimiz büyük idealcinin hakiki hüviyetini anlatmak; gençlere, fikir ve fazilet aşkını yaşatan, onu var kılan en mukaddes mesleğin muallimlik mesleği olduğunu anlatmaktadır.
Muallim, köyde bilen, öğreten, irşad eden, yol gösteren, terbiye eden, hulasa veli, mürebbi ve emin vasıflarına sahip insan olacaktır.
Ruhların mürşidi, hayatın nâzımı ve istikbalin en emin kefili olacaktır.
Bizim hayatımızın bir mâna ve medeniyet seviyesine ermesi, asırlardan beri Anadolu’nun muhteris sahibi sadık koruyucusu olan Mehmetçiğe hayatımıza lâyık olduğu yeri vermekle kabil olacağını söylemiştik. Mehmetçiğe hayatta yer vermek, muallime en üstümüze yer vermekle ve onu en büyük mesuliyete sahip bir ideal adamı haline getirmekle kabil olacaktır.
ÖĞRETMENİN GÖREVLERİ NELERDİR?
Âdemoğlunu, beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insan muallimdir. Kaderimizin hakikatinin işleyişi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu odur. Fertler gibi, nesiller de onun eseridir.
Ferdin şahsî tarihinde muallimin izleri bulunur. Devletleri ve medeniyetleri yapan da, yıkan da muallimlerdir.
Muallim, sade zekâlı değil, beşaretlerimizin, ibadetlerimizin müjdecisidir.
Medeniyetler muallimle kuruldu. Çin dünyasının kurucuları hakîmlerdi. Mezopotomya medeniyetinin ilk sahipleri pateslerdi.
Medreselerin çatısı altında üç kıtayı istilâ etti. Üstadların yükseltildiği devirdir. Muallimin ön plânda rolü olduğunu biliyoruz.
İstiklâl harbimizde, cepheye sırtında gülle taşıyan köylü kadın kadar, istilânın acısını damarlara aşılayan muallimin rolü olmuştur.
Muallimi her devirde, o devrin ruh ve idarenin hüviyetine bürünmüş görüyoruz. Devirlerin idealizmini yaşatan muallimdir.