Cuma günü ikindi saatleri idi. Vakıfbank İmam Hatip Ortaokulu’ndan bir hocam aradı. Hoca hanım kendi çocuğunu hastaneye götürüyormuş, ama bizi aramasının sebebi çok farklı idi. Okulunda değil okulun bulunduğu mahallede yani Hanaybaşı Mahallesinde Ormanlı Sokakta yaşayan 11 yaşındaki Muhammet’in durumunu anlatmaya çalışıyordu.
Biz hastalığı tam olarak anlamasak da hocamızın üzüntüsünü anladığımız için önce “Hocam önemli değil. Ben şahıs olarak eşimden de dostlarımızdan da gereken yardımı sağlarım size” dedikçe hocam yine anlatıyordu. Sonradan anladım ki bu bizim şahıs ya da eş ile dostla beceremeyeceğimiz kadar ciddi bir konu idi. Hoca Hanım durumu daha detaylı anlatınca bende gayri ihtiyari “Hocam aileye mahsuru yoksa haberini yapalım şehrin büyüklerinin haberi olsun bu vesile ile. Hatta ulusal basında ki arkadaşlara da durumdan haberdar edelim. Gerekirse Sağlık Bakanlığına ulaştıralım durumu” deyince hocamız hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Evet Cumadan bu yana ne yaptığım iftardan ne gündüz çalışmaktan ne de yatağımda sırtı üstü yatmaktan mutluyum. Çünkü gözümün önünden 11 yaşındaki kardeşimiz Muhammet’in görüntüsü hiç mi hiç gitmiyor.
Allah şahit üç gündür ağlıyorum.
Ha bu satırları yazarken biraz rahatım ve mutluyum.
Çünkü inanıyorum ki doğuştan Kelebek hastası olan Muhammet’e ilk yardım elini Sayın Valimiz Yakup Canbolat Bey olmak üzere şehir bürokrasisi ile siyasetçileri ile hayırsever iş adamları ve gönlü zengin sade vatandaşımız maddi manevi yönden sahip çıkacaktır.
Muhammet’in acısı azaldıkça inşallah bizim yüreğimizdeki sızı biraz azalır.
Bu teknolojide bu çağda böylesine güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gölgesinde Hanaybaşı’ndaki Muhammet nasıl bu acıya katlanır? Bir aile gece gündüz 24 saat nasıl ağlar?
Biz şu mübarek günlerde bu acıyı dindiremez isek sevap kazanmak şöyle dursun, Cenab-ı Allah bunun vebalini çok ağır sorar! Allah muhafaza.
Hoca hanıma ve kendimce Cenab-ı Allah’a söz verdim. Muhammet için maddi manevi ne yapmam gerekiyorsa yapacağım inşallah.
GALATASARAY’IN ŞAMPİYONLUĞU İLE KONYA YANDI?
Galatasaray’ın İzmir’de şampiyonluğunu ilan etmesi ile Konya tek kelime ile yandı.
Biz direksiyon başında kendi dünyamıza dalmış olduğumuz için önce neyin ne olduğunu anlayamadık. Dahası o vakitlerde gardan eski stadyumun oraya gelmekte zorlanınca önce bir kaza filan olduğunu sandık.
Ancak Anıt’ın oraya geldiği zaman yolların polis tarafından kesildiğini ve sarı kırmızı araçlarla sarı kırmızılı yayaların Zafer meydanına doğru aktıklarını fark edince dönülmez bir yola girdiğimizi anladık. Ama artık iş işten çoktan geçmişti. Zafer’e yaklaşırken yol kesen caddenin ortasında havai fişeklerle meşalelerle tek kelime ile bölgeyi yangın yerine çeviren bu insanlara her yerde ister resmi isterse elleri coplu polislerin niye bu kadar müsamaha ettiklerini anlayamıyorduk. Hele hele trafik ışıklarında polis otolarına, Yunuslara rağmen çılgınca sevinen sarı kırmızılıların kırmızı ışığı görmezden gelmeleri her yeni kilitliyordu.
Zaten bu kaos içerisinde polisin müdahalesi gecikmedi.
Çünkü biz millet olarak sevinmeyi de üzülmeyi de öfkemizi de başkalarına zarar vermeyecek şekilde yapmayı dahası dengeyi bilemiyorduk. Önce kızdığım sonra da o polisten kaçan gençlere de üzüldüm. Tabii bu arada yeşil-beyaz formaları kaşkolları ile her yerde olan insanlarımızın cesaretleri insanı gururlandırıyordu.
Yine Emniyet mensuplarının bazı cadde ve kavşakları kapatması son derece mantıklı ve doğru işti.
Zaten sevinç öfke karmaşa saat gece yarısına yaklaşırken yerini yine şehrin güzel, dingin ve de sakin sahur vaktine bırakıyordu.
Durun o saatlerden söz edince şahit olduğum bir olayı da yazmadan geçmeyelim.
Günün ilk saatleri idi. 1’i geçmişti. Türbenin oralarında sırtında çanta olan ikisi erkek, biri bayan ve bir çocuğun olduğu 4 yabancı turist tam konaklayacakları otelin kapısından giriyorlardı ki hızla oradan gecen egzozu delik ya da olmayan bordo bir Şahinci aracının tekerleklerini öyle bir öttürüyordu ki ne olduğunu anlamayan turistlerin kendilerini lobiye atışlarını görmeliydiniz.
………
O anda empati yaptım. Aynı durumda biz Madrid’de, Roma’da, Mühit’te olsaydık o ülkenin insanına ne gözle bakardık?
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Ne dünyaya ne de insana bağlan. Gideceğin yere hazırlan.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kızdığımız, sevmediğimiz öfkelendiğimiz hareketleri biz başkalarına yapmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.