Anadolu’nun hükümdarı, haşmetli kartalımız, Konyasporumuz, deplasmanda Galatasaray’a 2-1 mağlup oldu.
Kabul edilmesi belki de en zor mağlubiyetlerden biriydi.
Bu yenilgiyle birlikte 6 haftadır bileği bükülmeyen Konyaspor’un bileği bükülmüş oldu.
Geride kalan 6 hafta boyunca kalesinde tek gol dahi görmeyen Konyaspor 2 gol birden yedi. Hem de öyle bir yedi ki, bu sezon ligin en erken golünü yiyen takım olarak kayıtlara geçti. Burada psikolojik baskının getirmiş olduğu hatalar, bir anlık dalgınlık ve beklenmedik anda gelen küçük bir dokunuşla Konyaspor ağları havalanmıştı.
Başından sonuna kadar ilklere gebe olan bir maçtı bu…
Konyaspor, lig tarihinde İstanbul’da Galatasaray’a karşı henüz galibiyet sevinci yaşamamıştı. Bu makus talihini yenmek üzere sahada olduğu her halinden, her hareketinden, attığı her adımdan, sahada gösterdiği mücadeleden, zorlu 90 dakikanın başından sonuna kadar göstermiş olduğu mücadeleden belliydi.
Bir amaç için gitmişti Konyaspor İstanbul’a…
Buradan gelecek 3 puan, çarpanı ve etkisi itibariyle sadece 3 puan değildi. Buradan alınacak 3 puan, belki de Konyaspor’un lig tarihi boyunca aldığı en önemli 3 puan olacaktı.
Bunun gereklerini yerine getiren bir Konyaspor izledik.
Özellikle maçın ilk yarısında, maça adeta 1-0 geride başlamış olmasına rağmen oyundan düşmeyen ve kendi oyun kurgusundan asla taviz vermeyen Konyaspor, adeta mutlu sona işaret eden bir yapıyla sahadaydı…
Konya’nın şanına, Konyaspor’a, Anadolu Kartalı’na yakışan bir mücadele ortaya koyan, seyirci baskısını yok sayan, rakibine göz açtırmayan, yenilse de ezilmeyen bir Konyaspor vardı 90 dakikanın sonunda…
Futbolun akıl oyunu olduğunu, sadece sahadaki mücadeleyle kalmadığını, futbolcuların tavırlarının da sonuca doğrudan etki edebileceğini bu maçta bariz bir şekilde görmüş olduk.
Bambaşka bir Endri Çekiçi vardı mesela sahada… İnanmışlık ve adanmışlığın sembol isimlerinden biriydi Çekiçi. Muslera’yı nasıl alt edebileceğine çok iyi çalışmıştı belli ki… Attığı jeneriklik golün ardından, kendisiyle rekabet edercesine çektiği o mükemmel şut direkte patlamasa, belki bugün daha başka şeyler konuşacak, daha başka şeyler yazacaktık.
Sakatlanarak oyundan çıkmak zorunda kaldı. Nihayetinde insandı… Fiziki olarak ne kadar hazır ve güçlü olsa da, psikolojik olarak ne kadar inanmışlık içerisinde olsa da istenmeyen bir şekilde oyundan erken ayrılmak durumundaydı sakatlığı nedeniyle.
Galatasaray camia olarak 90 dakikayı galip bir şekilde bitirmişçesine sevindi Endri’nin oyundan çıkışına…
Bilmiyorlardı ki, tüm futbolcular adanmışlık içerisindeydi ve parola mutlak galibiyetti… Oyunun bundan sonraki diliminde değişen sadece bir futbolcuydu, sistem aynıydı, oyun aynıydı, adanmışlık aynıydı…
Yok yok, değildi aslında…
Futbolu futbol yapan genel geçer kuralların dışında, adı yazılmamış kurallar sahaya yansıdı bu an itibariyle. Çirkefleşen bir rakip, taraftar baskısıyla bütünleşince hakem hataları da ardı ardına geldi. Aynı pozisyona farklı kararlar verilebilir hale geldi.
Ne var ki, futbolun adaleti, meşin yuvarlağın yuvarlak yapısıyla aynı ölçekte… Ne zaman nereye gideceği hiç belli olmuyor.
Netice itibariyle Konyaspor, Galatasaray’dan umduğunu alamadı. Ama 3 puana sığdırılamayacak kadar büyük bir camia olan Konyaspor, hem Galatasaray’a hem de özellikle büyütülmüş diğer rakiplerine tarihe not düşülecek bir ders verdi.
Bir mağlubiyet ancak bu kadar güzel, ancak bu kadar şanlı, ancak bu kadar şerefli olabilirdi…
Şimdi yaprak dökse de bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe bizim…
Bu mükemmel mağlubiyeti bize yaşattığın için, teşekkürler Anadolu’nun hükümdarı, teşekkürler Büyük Konyaspor…