Münakaşa; en az iki kişi arasında gerçekleşen kuralları olmayan, kontrolsüz ve sert bir şekilde fikirlerin ortaya konulmasıdır.
Münazara; bir konu üzerinde zıt düşüncelerin karşılıklı olarak savunulmasına denir. Münazarada esas olan düşüncelerin doğru veya yanlış olması değil; iyi savunulmasıdır.
Müzakere; iki veya daha fazla tarafın belirli bir konu veya sorunla ilgili kabul edilebilir bir uzlaşmaya varmak için yürüttükleri görüşme sürecidir.
Bunların içinde en kolay olanı münakaşadır. Genel olarak uzlaşmak istemeyen birey ve gruplar tartışmayı seçerler. Tartışmanın olduğu yerde olumlu bir sonuca varılamaz. Çünkü, tartışmanın içine şeytan ve nefis girer ve sonucunda kavga zuhur eder.
Peygamber Efendimiz(sav); münakaşa eden iki kişiyi görünce kızdı ve “münakaşayı terk ediniz; zira o, Rabb’imin putlara tapmak ve şarap içmekten sonra beni yasakladığı ilk şeydir,” buyurdular.
Bugün toplum olarak siyaset, spor, din hemen hemen her konuda sürekli tartışıyoruz. Tartıştığımız içinde sağlıklı bir sonuca ulaşamıyoruz. İşin en garibi, herkes her konuda konunun uzmanıymış gibi konuşuyor da konuşuyor…
Son zamanlarda dini konular hiç olmadığı kadar gündemi meşgul ediyor; görüş bildirmesi gerekenler susuyor, görüş bildirmemesi gerekenler deme gitsin!
-Her meal okuyan müçtehit; İmam-ı Azam Ebu Hanife(ra) bunların yanında sıradan biri! Bir de kibirliler ki, burunları hava da her şeyi bunlar bilir.
Tarihin her döneminde aykırı din adamları sapkın fikirlerini ortaya koyarak tartışmalara neden olsalar da dinimizin bugünkü kadar tartışma konusu yapılmadığını düşünüyorum. Medya dediğimiz olgu tartışmayı geniş kitlelere taşıdığı için tarafları daha fazla tartışmanın içine çekmektedir. Onun için tartışma ayağa düşmüş, çirkinleşmiştir.
Müzakere etmiyorlar; çünkü, müzakere yapılması gereken bir sorun yok! İslami konularda açıklanmayan hiçbir husus bırakılmadığı için sanal sorunlar üreterek bir kaos ortamı meydana getirmeye çalışıyorlar.
-Ondan sonra da her şeyin suçlusu İSLAM!
-Utanmazlar, hangi konuda İslam’a başvurdunuz da cevabını bulamadınız?
İslam’da her şeyin cevabı var. Tabii ki cevap aramak isteyenlere; ancak, bunların derdi dini olan her şeyi sorgulayıp insanların kafasına şüphe sokmak. Şüphe giren işin sonu pek hayır etmez.
“Hoca Tiplemeli Züppeler” bellemişler “İndirilmiş Din/Uydurulmuş Din” konuşup duruyorlar. Mezhep İmamlarımıza, Hadis-i Şerif Âlimlerimize çatıp duruyorlar. Bu mübarek insanlar dinde olmayanları dine sokmuşlar da kendileri bunları ortaya çıkarıyormuş gibi ahkâm keserler. Bunlar tam bir lâf cambazı! Hele biri var; kafasına göre yorum yaptığı yetmiyormuş gibi bir de alaycı alaycı sırıtması var ya!
Herkese sesleniyorum! Dinimiz indiği gibi devam etmektedir. Hiç kimse bunu değiştiremez; çünkü, bu dinin koruyucusu Hz. Allah(cc)’tır. Müçtehit imamlarımız içtihat gerektiren kapalı konularda içtihat etmişler, gerekli açıklamaları yapmışlardır. Geçmişte olmayan çağımızda zuhur eden bazı durumlarla ilgili gerekli açıklamalar İslam Âlimleri tarafından yapılmakta olup hiçbir sorun yok!
-Var diyen söylesin; söyleyemez?
Neymiş efendim; mirasta niye kadına bir da erkeğe iki pay veriliyormuş, bu çağda böyle şey olmazmış; niye iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk geliyormuş; çağa göre düzenleme yapılmalıymış gibi bir sürü feminist zırvalamalar!
Bunu söyleyenlerin kafaları çalışmadığı gibi akılları da varmıyor. Bir, hiç kimse Hz. Allah(cc)’ın koyduğu kuralları değiştiremez. İki, T.C. Anayasası’nın referansları İslam olmayıp mirasta ki bölüşümü isteyen istediği gibi yapabilir. Herkes kendi hesabını kendi görecektir.
İslam’ın bu çağa uymayan neyi var; kaldı ki, İslam çağa uymaz çağ İslam’a uyar! Kıyamete kadar bu böyle devam edecek, aklınızı başınıza alın ebedi dünyanızı felakete sürüklemeyin.
İslam dünyasında yaşanan sıkıntıların sorumlusu İslam değil; İslam’a uygun hareket etmeyen Müslümanlardır.