Müslüman âlimlerine, sırf “Mehdi bekliyor musunuz?” sorusunu sormak için sabırla bekleyen paralelci gazeteci; cevabını alamadı ama, birileri tarafından kendisine o soruyu yöneltmenin verdiği hazla salondan ayrıldı.
TÜRKİYE NUH’UN GEMİSİ GİBİ…
“Türkiye sanki Nuh’un gemisi gibi. Bizim Türkiye’den örnek ve ders almamız gerekiyor. Bu gemi 79 milyon insanı barındırıyor. Batarsa acaba ne olurdu? Türkiye’de İslam ülkelerine yakın bir demokrasi görülüyor. İslamiyet’in geleceği de bu topraklara bağlı.”
Gazeteci veya televizyoncu olup olmadığı, yaptığı hareketlerinden tartışılır bayanı ara-sıra takip ediyorum. Getirdiği ufak kamerasında bazen çeker gibi yapıyor, bazen de şüphelenmesinler babından çekiyor görünüyor.
Dikkat çekici davranışlarından birisi de çok sık salonun dışına çıkması. Belli ki bu toplantıya bir “misyon” bilinciyle gelmiş. Sorusunu telefonuna gelen mesajı okuyarak sordu. Soruyu, kim alırsa alsın kabilinden ortaya atıp doğru dürüst bir cevap alamayınca da salonu apar topar hemen terketti.
ALLAH KONYA’YI KUTSASIN
“Konya İslâm Dünyası Turizm Başkenti” olması çerçevesinde Konya Turizm Tanıtım ve Eğitim Vakfı (KOTEV) tarafından düzenlenen Dünya Müslüman Âlimler Birliği Toplantısı oldukça verimli geçti.
Kur’ân-ı Kerîm tilavetiyle açılan toplantıda yaptığı konuşmasında, Konya’yı ve İslâm ümmetini kutsayan güzel sözler sarfeden Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Dr. Yusuf el-Karadavi, 20 yıl aradan sonra tekrar Konya’yı ziyaret etmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirtti. Bilindiği üzere Prof. Dr. Yusuf el-Kardâvî, Katar Üniversitesi Şeriat Fakültesi Öğretim Üyesi olarak 25 Eylül 1996 tarihinde Kombassan Vakfı tarafından KTO Konferans Salonu’nda düzenlenen 1. Uluslararası İslâm Ticaret Hukuku Kongresi’ne gelmişti.
15 Temmuz’da Türkiye’nin büyük bir zafer kazandığını söyleyen Kardâvî, “Allah, halkı dindar ve yüce bir şehir olan Konya’yı ve İslâm ümmetini kutsasın.” dedi. Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Muhiddin el- Karadaği de, 2014 şube ve ümmetin 820 âlimi olarak ‘Aziz Türkiye’ye güvendiklerini belirttikten sonra “Haksızlığa karşı susmayan, hakkın yanında yer alan Türkiye ile birlikteyiz” diyerek Türkiye’ye olan bağlılıklarını ve darbeye karşı çıkan Müslüman halkın yanında olduklarını dile getirdi.
Konya’ya karşı besledikleri büyük sevginin sünni olan Selçuklular döneminde, Batıniliğe karşı o dönemde büyük mücadele verildiğini hatırlatan Prof. Dr. Karadaği, “Bu sebeple de Konya’ya büyük sevgi besliyoruz” dedi. Karadaği ayrıca, 25 kişiden oluşan yönetim kurulu ve 12 komitenin görev yaptığı Dünya Müslüman Âlimler Birliği portalını dünyada 2,5 milyon kişinin ziyaret edip izlediğini ve günlük izleme oranının da 65 kişi olduğunu söyledi.
Bu toplantının en can alıcı bölümü ise, öğleden sonra yöneticiliğini Prof. Dr. Önder Kutlu’nun yaptığı “İslâm Dünyasının Kadîm Şehirleri: Medine, Kudüs, Konya” konulu paneldi.
Panelde ilk sözü alan Sudan Eski Diyanet İşleri Başkanı, din âlimi ve siyasetçi Dr. Issam el-Beşir, Müslümanların medeniyet merkezlerinin (Medine, Bağdat, Şam vb.) çok olduğunu belirterek bu şehirleri daha çok mimari ve estetik güzellik boyutuyla ele aldı. Kur’an’da geçen “Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik” ve “Biz gökyüzünü zînetle, yıldızlarla süsledik” ayetlerini hatırlatarak bu Allah’ın güzelliği ile estetiğinin ta kendisi olduğunu hatırlatan Dr. el-Beşir, şehirlerin estetik güzellikleri üzerinde çok çalışmamız ve günümüz teknolojilerinden de yararlanarak iyi bir biçimde yorumlamamız gerektiğine dikkati çekti.
KUDÜS GÖKTEN YERE AÇILAN BİR KAPIDIR
Doktorasını e-Ezher Üniversitesi’nde tamamlayan Kudüs’ün eski Müftüsü Dr. İkrama Said Sabri de, Müslümanlarca mukaddes kabul edilen Kudüs şehri üzerinde önemli açıklamalar yaptı. Kudüs’ü sevmek ve bu şehre sempati duymanın yetmeyeceğini ifade ederek “Bu mukaddes şehre dair bir bilinç ve kültür oluşturmalıyız” dedi.
Dünyanın en eski şehrinin Kudüs olduğunu ve çoğunluğunu Arapların oluşturduğu bu şehrin Yahudileştirilmeye çalışıldığına işaret eden eski Kudüs Müftüsü Sabri, “Miraç mucizesinin gerçekleştirildiği Kudüs şehri her Müslümanın boynuna bir emanettir. Gökten yere açılan bir kapıdır Kudüs. Bütün zulümlere ve bütün engellemelere rağmen Kudüs’te Müslümanların sayısı artmaktadır. 1967’de 70 bin olan bu sayı 2015’de beş misli artarak 350 bine çıkmıştır. Peygamber Efendimiz’in “Kudüs’e gidin ve orayı ziyaret edin” diye müjdesi vardır. Kudüs’ü Yahudileştirmeye çalışıyorlar. Allah Kudüs’ü ve Müslümanları korusun” diye konuştu.
“TÜRKİYE NUH’UN GEMİSİNE BENZİYOR”
Doktorasını Suud İslam Üniversitesi’nde yapan Dr. Şeyh Salman Bin Fahed el-Avde ise, daha çok Medine şehri üzerinde durdu. Sözlerinin başında 15 Temmuz’da Türkiye’deki darbe teşebbüsüne karşı düşüncelerini dile getirirken yaptığı iyilik ve hayırlardan dolayı Allah’ın Türkiye’yi koruduğunu ifade ederek “Türkiye sanki Nuh’un gemisi gibi. Bizim Türkiye’den örnek ve ders almamız gereken önemli bir konudur. Türkiye’de İslam ülkelerine yakın bir demokrasi görüyoruz. İslamiyet’in geleceği de bu topraklara bağlıdır. Bu gemi 79 milyon insanı barındırıyor. Batarsa ne olurdu, hiç düşündünüz mü?” dedi.
İran ile Türkiye’deki camileri karşılaştırarak Türkiye’deki camilerde Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin yanı sıra dört büyük halifenin isimlerinin de görüldüğüne işaret eden Dr. el-Avde, “İran’daki camilerde bunu göremezsiniz” diye konuştu. Avde, sözlerine Peygamber Efendimiz’in “Medine’ye Deccal ve Mesih giremez” sözlerini hatırlatarak son verdi.
MİSYON SAHİBİ GAZETECİDEN “MESİH” SORUSU
Panelin soru-cevap kısmında iki sorudan birisini soran, gazeteci veya televizyoncu olup olmadığı tartışılır bir bayan tarafından Müslüman âlimlerine, “Mehdi bekliyor musunuz?” sorusu yöneltildi. Muhtemelen bir paralel gazeteci olan bu bayan, sorduğu sorunun cevabını tam alamadı ama, birileri tarafından kendisine o soruyu yöneltmenin verdiği hazla salondan apar topar ayrıldı.
Mehdî, “Hidayete eren, doğru yolda bulunan” anlamına geldiği gibi “Kıyametten önce insanlığı doğru yola çağırmak üzere geleceğine inanılan kurtarıcı” olarak da ifade ediliyor. İran’daki şiî inancına göre 12 imamın sonuncusudur. Bize de İran yoluyla geçmiştir. Fetullah Gülen, kendisini “kâinat İmamı” veya “Mehdi Azâm” olarak gördüğünü de değişik şekillerde ifade ederek dile getirmişti.