Müslümanlar ve “Güven Toplumu”

Mustafa Balkan

Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle bazı okurlarım hatırlattılar.

Referandum ve siyasetten dolayı daldığımız bu taraftan, bizi nurlu aydınlık günlere çıkartacak ve imanımızı tazeleyecek bir Kutlu Doğum Haftası’na daha girdik.

“Sakın unutma” diyerek beni uyaran okurlarımıza müteşekkirim.

İyi ki varsınız…

 

***

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu seneki Kutlu Doğum Haftası’nın tema’sını “Güven Toplumu” olarak seçerek isabetli bir karar vermiş.

Ekonomi başta olmak üzere siyasette, komşuluk ilişkilerinde, eş dost ve arkadaş münasebetlerinde, işte, aşta, eşte, alışverişte” güven” duygusuna ne kadar muhtaç hale geldik..

Öyle değil mi?..

Türkiye’de geçtiğimiz sene o kadar çok çek-senet protesto olmuş ki..

Konya bu sıralamada 17 bin çek-senetle dördüncü olmuş.

Ahlâksız ekonomi insanımızı ve insanları ticarette ne kadar bozduğunun resmidir bu.

Birbirine alışverişte dahi güven telkin duymayan bir toplumda ekonomi hasta olursa, ahlâksızlaşırsa varın gerisini siz düşünün…

 

***

Geçtiğimiz sene, Ali Küçük Hoca’yı (Rabbim kendisine sağlık ve sıhhat versin) bir Cuma günü, Selçuklu’dan kalma bir mescidde dinlemiştim.

“Hz. Peygamber ve Güven toplumu” üzerine Peygamber hayatından o kadar güzel örnekler sundu ki dinleyenlere.

Ebu Cehil’in bile kıymetli eşya ve mücevherlerini, Hz. Peygamber’e getirerek emanet ettiğini ben ilk defa Ali Küçük Hoca’dan işittiğimde, şaşırıp kalmıştım. Güven duyulacak tek insan olarak Peygamber Efendimiz’i gören ve bilen Ebu Cehil, buna rağmen imana gelmedi.

Emanete sahip çıkan ve insanlığın örnek alması gereken böylesine bir davranış karşısında bile iman etmeyen o Ebu Cehil, emanetini sağ salim alabiliyordu. Çevresinde dürüstlüğü, doğru sözlülüğü ve sözünde durmasıyla şöhret bulduğu için daha peygamber olmadan kendisine “Muhammedü"l-Emîn” denilmişti. O’nun şahsında bütün insanlara, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyruğunun gelmesi herhalde bir tesadüf olmasa gerek. Hz. Muhammed’in yalnız peygamberliğinin değil, insanlığının da fıtrî mükemmelliğe sahip olması, O’nun Kur’ân’daki “Üsve-i Hasene” tavsifine ne kadar lâyık olduğunun apaçık bir ifadesidir.

Önce “insan” olmanın önemini her geçen gün daha iyi kavradığımız çağımızda, Hz. Muhammed’in önce insan sonra peygamber olduğu gerçeğine bir kere daha eğilmek gerekir. Eğer İslâm’ı ve İslâm Peygamberini belli zaman ve kültürlerin tekeline mahkum etmek istemiyorsak, artık O’nun öğretisindeki çağlar üstü evrensel nükteyi anlamak zorundayız. Zira; iyi bir Müslüman olabilmek için hiç şüphesiz önce iyi bir insan olmak şarttır. İyi insan olmak için ise bir modele ihtiyaç vardır.

Güven ve itimat konusunda da model insan olarak alabileceğimiz yegâne şahsiyet “Hz. Muhammed” olsa gerek.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Güven toplumunu oluşturmak adına Peygambere ve O’nun evrensel mesajları ile örnek modelliğine ne kadar muhtacız.

Kutlu Doğum Haftanız mübarek olsun.

20 Nisan’da doğum günümü kutlayan okurlarımıza, eş, dost, akraba ve arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.