Bugün yine sizlerden gelen istek ya da sıkıntıları dile getirerek güzel şehrimizin güzel insanlarının en yüksek seviyede mutlu olmaları için elçi olmaya çalışacağız.
Önce uzun süredir önümde duran ve unuttuğum bir notu yetkili büyüklerimize iletmek istiyorum. Şehrin saygın ve etkili aynı zamanda beyefendi fedakâr çok saygı duyduğum bir abimiz o kadar üzgün o kadar çaresiz bir şekilde ağrıyordu ki.
Aslında konu bizimde başka bir yerde nerede ise iki akşamda bir yaşadığımız ve vatandaşları rahatsız ettiği kadar da üzen bir konuydu.
Tömek’i bilmeyeniniz var mı?
Eskiden burası köydü. Sonra Büyükşehir yasası ile burası artık bir mahallemiz oldu. Yani Tömek’in sizin bizim oturduğumuz mahallelerden artık bir farkı yok.
İşte bu bölgede yaşayan bir abimiz selam sabahtan sonra muhabbete şu soruyu sorarak başlıyordu;
“Uğur abi senin silahın tüfeğin varsa. Bunu kafana göre Nalçacı caddesinde kullanabilir misin? Canın sıkıldıkça sıkabilir misin?”…
Biz salak salak “Tabii ki hayır abi” deyince abimiz devam etti;
“Uğur abi benim de tabancam var. Taşıma ruhsatım da var. Ama hiçbir zaman evimin bölgesinde, işyerimin bölgesinde canım istedikçe atamam. Atarsam da pat diye polis gelir ve bunun hesabını sorar değil mi?
Ama maalesef bizim Tömek mahallesinde özellikle hafta sonunda tüfeği tabancayı kapan burada av yapıyor. Atış talimi yapıyor. Abi defalarca yetkililere durumu ilettik. Bir ekip geliyor dolaşıp gidiyor ve meydan yine boş kalıyor. Abi burada dev silolar var. Bir kurşun bir fişek bunlara isabet ederse trilyonluk zarar verir. Biz hiçbir ayrıcalık istemiyoruz Uğur abi.
Eğer tabanca tüfek ne amaçla olursa olsun Nalçacı’da yasak ise Tömek’te niye serbest ve insanlar niye bu kadar başıboş?” diyordu.
………….
Abimiz anlattıkça benim evet benim şahsen kötü yaşadıklarım gözümün önüne geliyordu.
Bilen bilir. Ben Erenköy mahallesinde yaşıyorum. Çok mutluyum, Çok huzurluyum. Şükürler olsun. Ama bizim buralar şehir merkezine göre biraz tenha ya. Özellikle kış aylarında güz ve bahar mevsimlerinde. Buralar ancak yazın dolar.
Burada her Allah’ın günü ama her Allah’ın günü takır takır ya pompalılar ya tabancalar saydırılır. Her akşam havai fişekler atılır. Burada bir düğün bir tören olduğu için filan değil. Zaman zaman gördüklerime ben de inanamıyordum. Üç serseri büyük bir ihtimalle kafaları iyi, ana yolun kenarına duruyorlar. Araçtan inip havai fişekleri sıralıyorlar sonra ateşleyip manzaradan keyif alıyorlar. Sonra süratle arabalarını binip koyup gidiyorlar.
Bu dediklerimin on katını bizim mahallede ismini vereceğim her komşum söyler.
Hafta sonları ise daha büyük bir rezillik, özellikle genç ve alkollü insanların kavgaları, kaldırımlardaki rezillikleri utanç verici.
Haa polise haber verdiğiniz zaman bir süre sonra ekip aracı geliyor devriye yapıyor. Ama o zamana kadar da arkadaşlar çoktan uçmuş oluyorlar.
Burada polisin de yapabileceği fazla bir şey yok. Polis PKK’lısından FETÖ’cüsüne, DEAŞ’lısından katiline kanunsuzları yakalamaktan bunlara mı bakacak?
Emniyet Teşkilatının hangi birimi olursa olsun nefes almadan mesai yaparak nasıl istim üzerinde çalıştıklarını biliyorum. Allah için kimseye hiçbir şey diyemiyorum.
Ama bu milletin belli bir kesiminin kantarının dozu kaçtı. Bir kısım kendini bilmezler meydanı boş sanıyor. Devletin tokadını yemeyenler iyi niyeti suiistimalde artık pervasızlaştılar.
Konumuz bir sanayici büyüğümüzün sıkıntısı idi bizde tuttuk işi nereden nereye getirdik değil mi?
…………
O zaman izninizle bir küçük notu daha yetkililere iletelim.
Şeker Tekke bölgesinde bir işadamı bir dükkan sahibi geçtiğimiz pazar günü adeta yalvarıyordu. Yanımızdan kulakları patlatırcasına geçen egzozsuz motorları göstererek, “Abi Allah aşkına şunları bir toplasınlar. Uğur abi ne olur yaz. Gece gündüz bıktık biz bu işten” diyordu.
………..
Evet trafikçilerinde bırakın pazar günü haftanın yedi günü şehrin dört bir yanında sokak sokak, cadde cadde, bulvar bulvar öyle sabahtan akşama kadar değil, belli saat dilimlerinde nasıl motor topladıklarını, yasak park yapmış araçları nasıl çektirdiklerini, nasıl hız kontrolü yaptırdıklarını biliyorum. Biliyorum ama dedik ya işte bir de bunların gittikçe çoğalması var bu da maalesef acı bir gerçek.
BİR DE ŞU KIBRIS’TAN DÖNENLERİ YAZALIM
Pazar denilince önümdeki pazar akşamı notlarına baktım.
Geçtiğimiz pazar iki aile KKTC’den dönerler. Hava limanında gümrük bölümünde tam valizlerini almışlardır ki bize aktarılana göre oradaki memur arkadaş onca insanın içinde yüksek sesle biraz da dalgacı bir vurgulama ile “Gelin bakalım Kıbrısçılar bakalım valizlerinizde ne var ne yok bir bakalım?” der. Yanlarında eşleri de bulunan işadamlarımız duruma çok bozulurlar ama yine de susmayı tercih ederek çantaları x-ray cihazına koyarlar. Çantalar da girer bir şey yoktur. Aynı görevli o rahat biçimde konuşmaya devam eder “Çantalarınızda da bir şey yokmuş”…
………..
Bu konuda yine bazı iş adamlarımız şikayetlerini dile getirdiğimi hatırladım.
Biz elçiyiz. Yapacağımız da başka bir şey yok.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Kar ve fırtına çiçeği mahveder, ancak tohuma asla zarar veremez.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bayanlar direksiyonda seyir halinde iken aracın içerisindeki diğer bayanlarla daha az konuşup arkalarından gelen araçlara ya da dönmekte olan araçlara karşı daha duyarlı oldukları zaman daha iyi ADAM oluruz.