Avcılar bir kurdu fena halde sıkıştırmıştı. Kurt ormanda oraya buraya kaçıyor ancak peşindeki avcıları bir türlü atlatamıyordu. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastladı. Köylü elindeki yabasıyla tarlaya gidiyordu. Kurt adamın önüne çöker yalvarmaya başladı: Ey insan!Ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.
Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açtı, kurda içine girmesini söyledi. Sonra çuvalın ağzını bağladı, sırtına yüklendi ve yürümeye devam etti. Birkaç dakika sonrada avcılara rastladı. Avcılar bu civarda bir kurt görüp görmediğini sordular. Köylü “görmedim” deyince avcılar uzaklaştı.
Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra, köylü sırtındaki torbayı indirdi ağzını açtı, kurdu dışarı bıraktı. "Çok teşekkür ederim "dedi kurt: Bana büyük bir iyilik yaptın
"Önemli değil" dedi köylü ve tarlasına dönmek üzere yürümeye başladı. "Bir dakika" diye seslendi kurt köylünün arkasından: "çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek yok".
Köylü şaşırdı: Olur mu ben senin hayatını kurtardım.
"Yapılan iyiliklerden verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan yoktur" dedi kurt ve ekledi: Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve yemek zorundayım.
Bir süre tartıştıktan sonra ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç varlığa bu konuyu sormaya karar verdiler. Karşılarına önce bir yaşlı kısrak çıktı. "Ne vefası" dedi kısrak: Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim taylar doğurdum, gezdirdim. Yaşlanıp bir işe yaramadığımda, beni dosdoğru kapının önüne koydu.
Kendine yandaş bulan kurt sevinirken bir köpeğe rastladılar. “Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim "dedi köpek: Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım ama beni her gün tekmeler, sopayla vurur. Kurt köylüye döndü, "işte gördün " dedi.
Köylüde son bir çabayla, "Ama üç kişi diye konuşmuştuk, birine daha soralım sonra beni ye" diye cevap verdi. Bu kez karşılarına bir tilki çıktı. Başlarından geçenleri tartışmalarını anlattılar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflendi: Her şeyi anladım da bu küçük torbaya sen nasıl sığdın?"
Kurt anlatmaya çalıştı ama tilki inanmış gibi görünmüyordu: Gözümle görmeden inanmam.
"Tilkiyi de ikna ederse, adamı yemesi an meselesi olduğunu düşünen kurt, torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret etti ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağladı. Sonra da eline bir taş aldı ve, "Beni yemeye kalktın ha, nankör yaratık" diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre dövdü.
Sonra tilkiye dönüp, “Sana minnettarım beni kurtardın dedi. Tilki de, "Benim için bir zevkti" diye cevap verdi.
Bir an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takıldı, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşündü ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürdü. Sonrada torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürterek şöyle dedi: Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş!