Düğünlerin ve cenazelerin dışında bir araya gelemeyen insanlar olarak,
Nasıl bir araya geleceğiz?
Bunca yıldır gemileri yaktık!
Köprüleri yıktık!
Yolları kapattık!
Kapıları açmadık, açtırmadık!
Konuşmamız gerekirken konuşmadık!
Kim bizi bu hale getirdi, düşürdü diye akıl aşındırmadık!
Manzaraya bakıp, bir araya gelmek için geç mi kaldık denilebilir!
İnanın, geç filan kalmadık, zira ümitsizlik bize göre bir kavram değil!
“Bir olacağız” diye başlayan ve devam eden bütün konuşmaları, bütün girişimleri, bütün teşebbüsleri, bütün gayretleri sevdik biz.
Bel bağladık!
Yeter ki, bir olalım, el ele verelim, ayrılık-gayrılık olmasın dedik!
Çünkü, birlik ve beraberlik duygusu bu milletin özünde, ruhunda, fıtratında mevcut!
Bir olalım, bir olacağız, bir olmalıyız diye başlayan cümlelerin anında dikkatimizi çekmesi de bu yüzden!
Bu sözler bizi coşturdu, heyecanlandırdı, aşka getirdi, şevk verdi. Yalnız olmadığımızı hissettirdi.
Devlet kurduğumuz bütün coğrafyalarda, Türk milletini diri tutan, ayakta tutan ruh, birlik ruhundan başka bir şey değildi.
Birlik ve beraberlik tek ses olmak demekti.
Tek yürek olmak demekti.
Binlerce yıldır edindiğimiz tecrübeyi, günümüze aktardığımızda, birlik ve beraberliğimizin özetinin,
Tek Devletin Türkiye Cumhuriyeti,
Tek vatanın Türkiye,
Tek Millet, Türk Milleti
Tek Bayrağın Ay yıldızlı Türk Bayrağı olduğu noktasında istisnasız birleştiğimiz.
Bu bakış açısı, tek kavramının etrafında el ele vermek, kenetlenmek olarak karşılığını buldu.
BİR ELİN NESİ VAR, İKİ ELİN SESİ VAR!
Çocukluğumuzdan bu yana bildiğimiz ve Anadolu’da “İmece” olarak bilenen yardımlaşma,
Destek olma, destek verme,
Köylerimize çeşme, köprü, cami, okul gibi yapılar kazandırırken,
Ekinlerin imeceyle kaldırılması,
Meyvelerin imeceyle toplanması gibi çok güzel ve olumlu işlerin,
Zorken, kolaylaşması,
Birliğin ve beraberliğin güzel örnekleri olarak hafızalarımızda yer etmişti.
Bir olmakla nelerin başarıldığı, nelerin üstesinden gelindiği ise herkesin malumu!
Ayrılıkta, dağılmakta bir fayda olmadığını,
Fayda görülmediğini de binlerce yıldır test ederek,
Bugünlere gelmiş milletlerin başında geliyoruz.
Ne zaman birlik ve beraberlikten ayrılma yanlışına düşsek, başımıza gelmeyenin kalmadığına da sayısız defalar şahit olmuşlardanız.
İstişare denen mekanizma,
Değişik ve farklı fikirlerin bir arada müzakere edilmesi,
Bu görüşme sonucu doğrunun bulunması olarak büyüklerimizden bize miras kalmadı mı?
Benim doğrularım bu, başka düşünceleri, başka görüşleri, başka fikirleri kabul etmiyorum diye başlayan dayatmalar,
Ayrılıklara, nifaklara, fikir çatışmalarına, kırgınlıklara sebep olmakla kalmadı, bir araya gelmeleri güçleştirdi.
TEMCİT PİLAVI MESELESİ!
Bizler, bir ve beraber olmak için atmamız gereken adımları atamıyoruz.
Uzatmamız gereken elleri uzatamıyoruz.
Çünkü, olması gerekenler yerine, birlik ve beraberlik şarkıları söylemeyi seviyoruz.
El ele tutuşmak,
Ellerimizi hep beraber havaya kaldırmak,
Karelere girmek,
Dostlar alışverişte görsün mukabili halay çekmek,
İşin edebiyatını yapmak,
Zevahirin kurtarıldığı gibi bir düşünceye yol açtığından, hoşumuza gidiyor.
Dolayısıyla dilimizden düşürmüyoruz!
Konu ile alakalı konuşanlarımız kendimizi bildik bileli aynı konuyu dillendirmekten,
Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirmekten büyük bir keyif alıyorlar.
Asgari müşterek diye yere göğe sığdırılamayan konularda dahi bir araya gelemeyen bizler,
Gelsek de, o gelişlerimiz pamuk ipliğine bağlı,
Koptu-kopacak halini sürdürüyor!
BİRLİK VE BERABERLİK ANLAŞILAMAYACAK BİR KONU MU?
Birlik ve beraberlik her kesimin,
Her siyasi görüşün,
Her siyasi partinin kendi aralarında,
Kendi kendilerine bir ve beraber olduğu bir kavram olarak değerlendirilmiş olabilir.
Bütüne dahil olamadıktan sonra neye yarar?
Bu kavram, bugüne kadar kimsenin tekeline girmeyen bir kavram!
Bir araya gelirsiniz, toplanıp-toplanıp dağılırsınız!
Lakin, bir ve beraber olamazsınız! Öyle sanırsınız, öyle zannedersiniz!
Birlikte….diye başlayan cümleler kursanız da, havada kalır!
Bütünün bir ve beraber olması başka şeydir!
Parçaların kendi aralarında, ayrı ayrı, biz biriz beraberiz türküsü söylemeleri daha başka şeydir.
Önce kendi aramızda bir ve beraber olmak lazım diye savunmaya geçecek olanlar varsa, bugüne kadar kendi arasında bir ve beraber olunamadıysa, nasıl el ele vereceksiniz, nasıl birilerine güven vereceksiniz, nasıl güven duyulacaklardan olacaksınız?
Ben-sen, sizden-bizden hikayelerine, her yılın başında bıraktığımız ve kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Bir araya gelince gövde gösterisi yapmış havalarına giriyor, rahatlıyor, ferahlıyoruz galiba!
Şehrin bir ve beraber olması bu değil!
SEVGİLİ OKURLAR!
Eğer, birlik ve beraberlikten dem vuracaksak,
Bunun için kararlıysak, bu güzel duygunun içinde sevgi olmalı!
Hoşgörü eklenmeli!
Anlayışla süslenmeli!
İçtenlik ve samimiyet ise, şaşmaz pusulamız olmalı!
Daha da önemlisi;
Birbirimizi sevmekten, dinlemekten, anlamaktan ve hoş görmekten vazgeçilmemeli!