Nasreddin Hoca’nın şehri: Şehr-i Beyza

Mustafa Balkan

Hıdırlık’ta, Yukarı Mahalle’de güzel bir Akşehir Evi’nde, bahar rüzgârlarının ılık ılık estiği bir kutlu doğum gününde (20 Nisan 1959) dünyaya gözlerimi açtığım şehir; Akşehir’e kaç yıl aradan sonra tekrar kavuştum.

Hikmet İlim ve Sanat Derneği ile Konya Aydınlar Ocağı’nın elliye yakın çok kıymetli üyeleriyle birlikte 8 Temmuz 2017 – Cumartesi günü Anıt Meydanında toplanarak saat 08.15’de iki minibüs ve bir midibüs olmak üzere üç vasıta ile hareket ederek saat 10.00’da Akşehir’e ulaştık.

Akşehir’e ziyaretimizin sebebi ise; her sene 5-10 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen ve bu yıl 58’incisi düzenlenen Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri dolayısıyla Şehr-i Beyza’yı şenlendirelim istedik.

Asıl amacımız ise; 16. Yüzyılda Konya ve Akşehir’e seyahat yapan Kahireli Arap Seyyah Bedreddin el-Gazi’nin “yıldızların ortasındaki aya” benzettiği bu güzel şehrin tarihi yerleri ile Nasreddin Hoca Türnesi ve 1920’de doğan Akşehir Ulemasından Müftü Hacı Mustafa Efendi’nin kabrini ziyaret ederek yaşayan torunlarını hâne-i saadetlerinde ziyaret ederek Meclis-i Mebusan’da mebusluk ta yapan ve İplikçi Camisi önünde devrin yöneticileri tarafında asılmak suretiyle şehid edilen bu muhterem zâd hakkında bilgi edinmekti.

 

***

Yüz otuz beş kilometrelik mesafeyi bir saat yirmi dakikada katetikten sonra kafilemizi şehir merkezinde Akşehir Belediye Başkanı Salih Akkaya, Başkan Yardımcısı Yahya Yıldız ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürü İbrahim Öncel karşıladılar. Leziz Türk ve Akşehir yemeklerinin yapıldığı Yemek Dünyası’nda; Akşehir’in meşhur tandır çorbasının tadına, tandır kebabının lezzetine ise belediyeye ait Hıdırlık Sofrası’nda baktık.

Memleketim Akşehir’i son derece gelişmiş ve büyümüş olarak gördüm. ANAP döneminde Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler ile birlikte Akşehir’i ilk ziyaret ettiğimde, Hıdırlık’ta 1300 metrede bize güzel bir bıldırcın etiyle birlikte tandır kebabı ziyafeti verilmişti. Buranın suyu o kadar güzeldi ki içtikten sonra on dakika sonra tekrar acıkmıştık. Kültür Müdürümüz İbrahim Bey’le, böyle bir anımı ve nasıl doğduğumu çorbamızı içerken anlattıktan sonra tanışmış oldum. Sevgili müdürümden Akşehir’in tarihini anlatan bir eser talebinde de bulundum. Kendilerinden böylesine hacimli bir kitabın hazırlandığı müjdesini de aldım.

Sosyal Medyayı çok iyi kullanan ve bizi bu güzel şehirde son derece güzel ağırlayan saygıdeğer başkanım Salih Akkaya’ya, bu seneki temsili Nasreddin Hoca olarak sevdiğimiz sanatçılardan Ahmet Yenilmez’i seçerek millî ve yerli anlamda güzel bir başlangıç yaptıklarından dolayı da teşekkür ettim. Büyükşehir’in yardım eli bu güzel şehre değdiğini Arasta’daki çalışmalar ve 14’ün üzerinde tescilli Selçuklu yapılarının onarım ve yenilemelerinde müşahede ettik.

 

Seyyahların Gözüyle Akşehir

Seyyah Bedreddin el-Gazi, Gazzi-Mekki Seyahatnamesi’nde Akşehir’i bakın nasıl resmediyor:

“Akşehir; güzel, şirin bir şehirdir. Burası Karamaniye ülkesinin sonu ve en iyi bir yerdir. Osmanoğulları ile hudut olan bu şehrin, karı andırır beyaz, dama taşı gibi muntazam evleri vardır. Bol sulu ve yeşil bahçelerinde çeşitli, güzel ve pek bol meyve yetişir. Bu meyvelerin bir kısmı mücavir Türk şehirlerine ve İstanbul’a gönderilmektedir. Hoş, tatlı ve güzel göz yaşı gibi berrak ve temiz suları süzüle süzüle akıyor ve etrafa hayat saçıyordu. Bu şehrin zengin çarşıları, büyük mescidleri ve kadîm hamamları ve şehrin yakınında büyük bir çimenlik vardır. Ne bir hisarı ve ne de bir suru yoktur. Bolluk içinde olan bu şehrin halkı cidden temiz ve âlicenaptır.

Şehirden bir merhale uzak mesafede, içinde ufak mikyasta gemilerin ve kayıkların yüzdüğü büyük bir gölü vardır. Bu gölde balık da avlanır. Bu avlanan balıkların bir kısmı civar şehirlere götürülerek satılır... Dört tarafı bahçelerle çevrilmiş ve çemenle örtülmüş olan bu şehir, yıldızların ortasındaki aya benzemektedir.”

 

***

965/1557 senesinde Akşehir’i ziyaret eden Kudbüddin Mekki ise, Akşehir hoş, temiz, binaları güzel bir yerdir. Burada Hasan Paşa’nın imaretine indik. Bu Hasan Paşa, Sultan Bâyezid İbni Mehmed Han’ın kölesi idi. 920/1514 de Sultan Selimi’n Şah İsmail ile yaptığı Çaldıran muharebesinde şehid düşmüştür. Burada minberi ihtiva eden bir camii var. Bunun hatibi Abdurrahman İbn Mahmud’dur. Burada bir de medrese vardır ki müderrisi 14 Osmanî alan İsmail Çelebi’dir. Bu zat Tâcü’l-Halvetînin torunlarındandır. Bu şehrin kadısı Hacı Ali Efendi idi, ki bununla geçen sene hacca geldiği zaman tanışmıştık... Bunun bir de âlim oğlu vardır, ki Sahib Medresesi’nde17 30 Osmanî ile müderristir” diyor.

1090/1679 senesinde başladığı hac yolculuğu esnasında Akşehir’den itibaren Konya ve çevresini oldukça belâgatlı cümlelerle tarif eden şair ve edib Nâbî, Akşehir’de Şeyh Mahmud Hayrânî ve Nimetullah Nahcivânî hazretlerinin türbeleriyle birlikte Hoca Nasreddin’in makamını da ziyaret ettiğini belirtiyor. 1193/1779 senesinde hacca giden ve eserlerinde Edîb ile Derviş mahlâslarını tercih eden Mehmed Edîb Efendi, Akşehir’i övgü dolu kelimelerle tanımlamaktadır.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Memleketim Akşehir’e gelmekten, tarihi yerleri ve özellikle Akşehir Evi ile Takkasızlar Konağı ve Etnoğrafya Müzesi’ni ziyaret etmekten son derece keyf aldığımı söylemeliyim.

Gönül adamı Salih Akkaya ve ekibine, Akşehir’e yaptıkları ve bundan sonra yapacakları hizmetlerde Rabbimden başarılar diliyorum.

Allah yâr ve yardımcıları olsun.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.