Sözcü Gazetesi’nden Soner Yalçın’ın 15 Ocak, Nazım Hikmet’in doğum günü dolayısıyla ele aldığı bir yazıda Nazım’ın, Necip Fazıl ile ilişkisinde “Yıldızları hiç barışmadı, Necip Fazıl’ın soldan sağa savrulmasının, keskin bir sol düşmanlığının sebebi Nazım Hikmet kıskançlığı mıydı?” ile devam ediyor. Bir sürü yaftalamalarla aslında Nazım’a da Üstat’a da ağır hakaret ediyor. Geçen yazımda başladığım değerlendirmeme devam edeceğim, ancak mesele Soner Yalçın’ın Üstat’a verdiği değer değil, bu kesimin Üstat gibi düşünenlere nasıl baktığını ortaya koymaktır.
Karalama devam ediyor. Nazım, 1962’de Kahire’de Asya-Afrika Yazarlar Birliği Kongrelerinde yaptığı Türk şiiriyle ilgili konuşmalarda Necip Fazıl’ın adını hiç anmadı, şiirleri hakkında iğneleyici sözler sarf etti. Örneğin, İlhan Berk’in şiirini överken, Necip Fazıl’la mukayese etti. “İlhan Berk’in şiirleri Necip Fazıl Bey’in yazıları kadar kuvvetli” dedi.
Şimdi tezata bakınız: Hem Üstat beğenilmiyor, hem de İlhan Berk Üstatla mukayese ediliyor.
Nazımın “Putları Yıkıyoruz” kampanyasında hedef aldığı şairler arasında, Abdülhak Hamit, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Haşim gibi şairler yanında Necip Fazıl da vardı. Necip Fazıl için şunu yazdı: “Sen eskinin yenisisin ve en iyisisin. Ama eskisin.”
Necip Fazıl ise Nazım’a, “Yeni olmayı, yeninin en gerisi olmayı, eskinin en iyisi olmaya tercih ederdim” diye yanıt verdi, diyor.
Nazım Hikmet’in ilk şiirlerinde mistik; gençlik döneminde “Dikkat”, “Kırk Haramilerin Esiri”, “Yaralı Hayalet” gibi şiirlerinde milliyetçi dizeler vardı. Necip Fazıl ilk dönemlerinde, “Bir akşam bir ateş duyup içimde; kadın kadın diye içimi oydum; Başıma bir soğuk yer istedim de; alnımı mermerin üstüne koydum” gibi erotik şiirler yazardı. “Mastürbasyon Şairi” diyenler vardı; diyor zavallılar.
Ahmaklar ne anlar nefis terbiyesinden, secdeden, mermerden. Onlar kadehten, masadan, viskiden anlar. Kadından da anlamaz, kadın onlar için sofra ve yatak aracı, yani “one night love”dır. Üstat günahkâr olduğu günleri zaten saklamıyor ki, tövbeli olduğu günlerdeki kadar açık.
Meşhurdur ya: Üstat’a sorarlar, “DANS HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ” O da: NEDEN YATAKTA DEĞİL DE AYAKTA” der. Efendi, bunu da yazsaydın ya. Buradaki sanatı, inceliği, derinliği anlamak için “ANDAVALLI OLMAMAK GEREK”. Soner devam ediyor…
Soner: Necip Fazıl, çocukluğunda yazdığı bir şiiri için Nazım Hikmet hakkında şöyle yazdı: ‘Ben de Müridinim İşte Mevlana’ diye şiirleri var. Nazım bir satıhtır, bir profondör (derinlik) değildir; bir derinlik değildir ama nakışları olan bir satıhtır, sanatkâr denebilir. Hafızlığın kıymetini ifade için, yine İslam’dan çalıyor meseleyi, ‘Hafız-ı Kapital olmak istiyorum’ diyor… Zavallı ‘yanık kafa’, bir şiir nefesi olan adam… Konuşma tarzı… İfade tarzı… Onda kuvvetli tarafları olduğunu inkâra imkân yok.
Necip Fazıl, Nazım bu dünyadan göçtükten sonra bile hep aleyhinde yazmayı sürdürdü. Necip Fazıl’ı keskin görüşlü yapan Nazım Hikmet kıskançlığı mıydı? Şu yazdıklarının altında bu gerçek var sanki…
Cevabım: Necip Fazıl o kadar zarif, nazik ve derinliğine bakıyor ki insana ve olaylara. Bunca ideolojik ayrışmalara karşı Nazım hakkında kabalaşmıyor, sanat diliyle “Nazım bir satıhtır, derinlik değildir, ama nakışları olan bir satıh, sanatkâr denebilir” diyerek muazzam bir eleştiri ortaya koyuyor. Soner Efendi bu Nazım düşmanlığı değil, sanatsal eleştiridir. Bunu görmeyen, gözünü, beynini, kalbini, duygularını uyumlandıramayan “çetrefilli uyumsuzluk” musiki notalarını dahi saptıran zavallılara daha ne demeli. Bu iki şairin sanatını karşılaştırmaktan ziyade tersini söyleseydik bu ÇAĞDAŞ GERİCİLER bizlere ne derdi acaba. Deseydik ki; “Nazım Hikmet Üstat gibi nefis terbiyesi yaparak Rabbi’nin yolundan gitseydi de Müslümanca yaşasa ve ölseydi”, herhalde kıyameti koparırlardı.
Dikkat ederseniz bu yorumlar Nazım’ın veya Üstat’ın birbirleri için söyledikleri mütalaalar değil. Yazarın Nazım’ı övmek, Üstat’ı da yermek için yazdığını düşünmüyorum. Ancak miadı dolan bir ideolojiye (komünizm) güya demokratik jargonlar giydirerek yeniden hortlatmak bunun için de Nazım-Üstat üzerinden misillemeler yapmaktır diye düşünüyorum.
Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.