“Kafeste doğan kuşlar, uçmayı hastalık sanır”mış. (Alejandro Jodorowsky)
Demokrasiyi kucağında bulanlar da demokrasinin faziletlerini bilmezler.
Demokrasinin faziletlerini anlatacak değilim. “Nazlı gelin” demokrasiyi küstürdüğümüz zaman neler olacağını bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Ama bu erdemli, bu kıymetli rejimi anlamak istemeyenler, anladığı halde demokrasinin gölgesinde “tecahül-i arif” sanatını icra edenler günün birinde pişman olmak istemiyorlarsa akıllarını başlarına almalılar.
Cumhurbaşkanına “Diktatör” yakıştırması yapanlar da, demokrasi sayesinde bu kadar –sözüm ona- kabadayılık yapıyorlar.
Zaman zaman “Keşke bir diktatörlük gelse de dünyanın kaç bucak olduğunu bir görseniz” dediğim de olmuyor değil.
Demokrasi karşılıklı saygı demektir.
Demokrasi hakka hukuka uygunluk demektir.
Demokrasi haddini bilmek demektir.
Demokrasi adam olmak demektir.
Demokrasilerde özgürlükler o kadar geniştir ki, karşınızdakinin özgürlük alanına kadar istediğiniz her şeyi yapmakta özgürsünüzdür. Benim özgürlük alanıma müdahale etmediğiniz sürece size hiç kimse “Gözünün üstünde kaşın var” demez.
Ama oruç tutanların yüzüne sigara dumanını üflemek, demokrasinin size verdiği bir özgürlük olmasa gerek. Hindistan’da ineklere gösterdiğiniz saygıyı Müslümanlardan esirgiyorsanız ve ar damarınız o kadar çatlamışsa sizin için yolun sonu görünmüştür.
Karganın biri her gün kilisenin çanına pisliyormuş.
Buna çok içerleyen papaz kargaya tuzak kurmuş. Bir tasın içine şarap koymuş. Şarabı içen karga sarhoş olup sızınca papaz kanatlarından tuttuğu kargaya “Müslüman olsan şarap içmezsin, Hristiyan olsan çana pislemezsin. Ulan karga söyle bana sen nesin?” demiş.
Demokrasinin gölgesinde kabadayılık yapmakta ne var?
Başınızda bir demir yumruk olsa, özgürlüğünüz diktatörün insafına kalsa, temenni etmiyorum. Sadece empati yapalım diyorum.
Belki o zaman demokrasinin kıymetini daha iyi anlarız.
Sizce de biraz kantarın topuzu kaçmıyor mu ?