Paris’te öğrenciliğim sırasında, Fransa’dan Almanya’ya giderken matematik doktorası yapan Faslı bir arkadaşım salavât duâlarını ihtivâ eden Muhammed bin Süleyman Cezûlî Hazretlerinin “Delâil-i Hayrât” kitabının ülkesinde çok okunduğunu söylemişti. Ben de, II. Abdülhamid Han’ın Beylerbeyi’nde tecrîdi sırasında, kendisine alay edercesine halinden memnun musun? diye soran Mithad Paşa’ya, “Ben derviş bir adamım. Dışarısı da bir, içerisi de bir, farketmez. Ben Kur’ân-ı kerîm okuyarak, zikir ederek ve Delâil-i Hayrât okuyarak zamanımı değerlendiriyorum.” dediğini aktarmıştım. Diğer taraftan iki oğlu Sultanahmet Teknik Lisesi'nden öğrencim olan ve Süleymaniye Kütüphânesi'nde cilt ustalığı yapan bir dostum, ısrarla "Hocam değerli bir kitabınızı verin de, kenarları keçi derisi ve kapak yüzleri ebrulu olmak üzere ciltleyeyim. Şu fâni dünyada size hatıram olsun." dedi. Ben de değerli kabul ettiğim Delâil-i Hayrât kitabımı verdim ve söylediği şekilde ciltledi. Allahü teâlânın takdîri ya, bir kaç gün sonra vefât etti ve bana aziz hatırası kaldı.
Bu kitabın ilk sayfalarında, başında ve sonunda salavat getirilen duânın da değerli olacağı için, kabul olacağı yazılıdır. Salevat, salat kelimesinin çoğuludur. Salat, duâ demektir. Peygamber efendimiz için yapılan dualara salevat getirmek denir. Kur'an-ı kerimde, “Allah ve melekleri, Resule salat ediyor. Ey iman edenler, siz de salat edin” (Ahzab, 56) buyuruluyor. Allah’ın salat etmesi rahmet, meleklerinki dua, müminlerinki ise, Onun şefaatini taleptir.
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehaptır. (Reddü'l-muhtar). Peygamber efendimiz, “Cuma günleri bana çok salevat okuyun! Bunlar, bana bildirilir” buyurdu. Öldükten sonra da bildirilir mi denilince buyurdu ki: “Toprak, Peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam söyledi" der.” (İbni Mace).
“Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.” (Taberani) . “Cuma günleri bana 80 salevat okuyanın 80 yıllık günahı affolur.” (Şir’a)“Günde yüz salevat okuyan, kıyamette şehidlerle beraber olur.”(Taberani). “Günde bin salevat okuyan, Cennetteki yerini görmeden ölmez.” (İbni Şahin).
Süfyan-ı Sevri hazretleri anlatır: “Kâbe’yi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona “Sen gerekli duaları bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak dua var” dedim. Sen kimsin? dedi. Ben de kendimi tanıttım. “Sen avamdan değilsin, âlimsin, sana anlatayım” diyerek başladı: “Babamla Beytullaha gitmek üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı. Onu tedavi etmek için epey uğraştıysam da babam vefat etti. Baktım, ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda öyle bir zat gördüm ki, ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim. Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu. Bu zâta kim olduğunu sorunca, “Ben Resulullahım. Baban, ömrünü boşa harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, şimdi sıkıntıda olduğunu bildirdiler, kendisi de benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine ben elbette yardım ederim” buyurdu. Uyanınca babamın yüzünün bembeyaz olduğunu gördüm. İşte bu yüzden her yerde Peygamber efendimize çok salevat okuyorum.”