Neden selektör yaparız?

Mustafa Bahar

Dünyanın her yerinde insanlar araç kullanır. Bunu yaparken belli kurallar vardır ve bu kurallar hepimizi güvenli alanda tutmak için koyulmuştur. Mal ve can emniyeti insanın güvenlik duygusunda en önemli iki emniyettir. Bu kuralların benimsendiği ülkelerde trafikte yaşanabilecek olumsuzluklar asgari düzeye indirilmiş olur.

Ancak bizim ülkemizde şehirlerarası yola çıkan herkesin sıkça rastladığı tuhaflıklardan birisi insanımızın adeta görev saydığı konular arasında yer alır. Ne zaman böyle bir yola çıksak bazı noktalara yaklaşırken bazı sürücülerin karşı şeritten gelenleri sesli ve ışıklı bir şekilde uyardıklarını görürüz. Bu durum oldukça masum sayılan, minnet duyduğumuz bir yardımlaşma biçimi gibi algılanmaktadır. Elbette insanlar selektör yapar ama bu takip ettiği araçları hızlandırmak, bir tehlikeye karşı dikkat çekmek amaçlı uygulanmamaktadır. “İleride trafik polisi var, radar uygulaması var dikkatli ol ceza yeme” uyarısıdır aslında.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu bu davranışı dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız. Kimse polis veya radar nokrasını karşıdan gelene bildirmez. Çünkü bu noktalar trafiği denetlemek, kurallara uyulmasını sağlamak ve uymayanları cezalandırarak trafik emniyetini sağlamak için konulmuştur.

Karşı şeritten gelen sürücü bu türden uyarıları dikkate alarak cezadan kurtulmuş olacak ve belli noktaları geçtikten sonra istediği şekilde hovardaca araç kullanmaya devam edecektir. Bu durumda trafikte yaşadığımız sıkıntıları azaltmak yerine artıracaktır.

Pekâlâ neden selektör yapıyoruz? Bana göre bizde kamu hukukuna uyma alışkanlığı kazanamamış bir millet gibi görünüyoruz. Hukuk kuralları günümüzde hala bizlere ağır geliyor. Hala kural dışı davranmak cesaret olarak tanımlanıyor. Sürekli çalıyı dolaşma refleksi yaşıyoruz. Belki kendimize göre toplumun yardımlaşma duygusunun tezahürü olarak bile anlatımlarımız olabilir. Aman ne kadar da yardımsever bir milletiz. Nazar değmesin …(!)

Bu konuda çok derinlerde yatan başka sorunlarımız olduğu çok aşikar. Belki göçebe geçmişimizin etkisi altında hala medeni kuralları benimseyemedik. Belki her zaman kural dışı olarak bulduğumuz zekice çözümler yoluyla sorunları giderdik. Belki toplum kendi içinde kural koyucuya karşı bir dayanışma içinde olabilir. Bu dayanışma ise toplumun büyük kesimlerinin hayatta kalma (survive) modunda yaşaması sebebiyle gerçekleştiğini düşündürüyor. Şöyle bir ayrıntı size de ilginç gelecek. Lüks araçlardan selektör gibi uyarılar neredeyse hiç yapılmamaktadır. Çünkü onların tuzu kuru, rahatları yerindedir. Tüm bunlar henüz hukuk toplumu olamadığımız anlamına gelir mi bilemiyorum. Ama en azından pek sevmediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ne zaman bazı sorunları halledebiliriz sorusuna her zaman cevabım “ ne zaman hukuka uyarsak” şeklinde olur. Çünkü medeni olmanın birinci kuralı hukuk kurallarının olması ve uyulmasıdır. Yoksa medeniyetten bahsetmek sadece edebiyatını yapmaktan ileri gitmez. Hukuka saygı medeni olmanın temelidir. Artık göçebe değiliz, değişmemiz ve gelişmemiz şartsa, her kim hukuksuzluktan kazanırsa kazansın devletin eli bu işleri yapanların yakasında olmalıdır. Sırtını sıvazlayan değil.

f

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.