Nerede O Baybağan Patatesi?

İsmail Detseli

Eski alışkanlığının esiri olan Konya insanının kışlık hazırlığı için harıl harıl hesaplı gübresiz patates ve kışa dayanıklı soğan aradığını görünce akılma geliverdi. Maşallah bu yıl da bunların bolluğu var.
Bundan sanırım 50-55 sene kadar önce idi. O yıllarda Konya ve civarında en verimli en lezzetli Anadolu köylüsüne en uygun bir ekecek ve kış yiyeceği idi, “Baybağan patatesi”… Bu isimle ün yapmış tohum ve kışlık patates.
Ben 1950’li yıllarda köyümüzde ilk defa patates ile adını duyduğum Baybağan’ın ya bir şehir ya da yabancı bir ülkenin şehri olduğunu filan zannediyordum. Oysa bu Baybağan güzel Bozkır ilçemizin bir köyü imiş. Acaba diyorum bu köylerin gurbetçi çalışkan insanları bu verimli patates tohumlarını çalışmak için gittikleri Ege yöresinden filan mı getirmişlerdi diye merak ediyorum.
Bu patatesi ekip yetiştirip Konya’da satışa sunduk mu alıcı sorardı “patates nerenin?” Gilisıra’nın Botsa’nın veya bir başka kırsal dağ köyünün ismi söylenirdi. “Ya anası yani tohumun ırkı nedir?” diye üstelenirse, “Gardaşım ırkını mırkını bilmem halis muhlis Baybağan petetisi bu (böyle derdi köylüler bazıları da gumpir derdi) alırsan al, almazsan başımı ağrıtma.”
Yani satıcı malından emin satılamayacak korkusu yok. Adı dillere destan bu güzel Bozkırımızın Baybağan köyü patatesi ile ünlü. Yıllar ne çabuk geçti bilmem bu ün ve nam birden kayboldu buna başkaları sahip çıktı ve yok Ödemiş, yok İnlice, yok Bolu patatesleri derken bu Baybağan patatesi namını yitirdi. Sonraları bir süre Konya’da Bolu patatesi bir süre Nevşehir patatesi hüküm sürdü. Son yıllarda ülkemiz idarecileri tarıma üst düzey değer vererek barajlar göletler yaptı çok yerde. Bilhassa kırsal suyu kıt yerlerde damlama sulamaya geçildi. Ancak bu durum eğitimi olmayan köylülerin suyu patates ve soğan gibi sebzelere bol verince bir de hiç sebze ekilmeyen tarlalara ekilince toprağın buna hevesli oluşu ürünlerin devasa büyümesine bu durumun hem kışa dayanıklılığını hem de içlerinin boş oluşunu dolayısı ile lezzetini de kaçırdı.
Şimdi ise yok organik patates, yok Botsa patatesi, yok Hatunsaray, yok Eksila, yok İnlice derken her tarafın metaı ünleniverdi. Hadi şu İnlice’yi biliyoruz. Yıllardır Konya’da ayrı bir yer edinmiş güzel bir yetiştirici diğerlerinden 50-100 Krş daha fazlaya satılıyor. Yemesi pişmesi lezzeti güzel ama bunu istismar edenler de yok değil. Gidip bir başka yerden halden veya başka bir üreticiden alıp gelip pazarlarda çarşılarda hatta her köşede İnlice patatesi diye satışa sunuyor.
Geçenlerde bir kardeşimiz geldi yanıma büyük pazarlardan birinde. Şöyle gülüştürüyordu bu GDO’yu konu etmişken. Burak kardaşlık evden patates ısmarladılar iki çuval al diye şöyle birkaç arkadaşa sordum “gardaşım patatesiniz de fenni gübre var mı” birçoğu “yok abi asla bütün hayvan gübresi, organik gübre atarız” dedi. “Yahu organik ne?” dedim. “Bilmem öyle deyyorlar” diyordu. Onu bile bilmiyor adam ama aklın sıra adam kandırmayı iyi biliyor.
Bir başkasına yanaştım önünde 10-12- çuval patates var ona sordum usulca “gardaşım fenni var mı bu senin patateslerde?” “Olmaz mı ağabeyciğim olmaz mı yok diyenler hep yalan söyler vallana. Sağa bir şey deyimi?” “Deeee gardaşım, vallahi ağabey şimdi bizler bu gübreyi bir insan köküne atmayyoruz. Onun da zaten kökeninde var olmuş bizim atmamıza gerek yok, diğer her şeyimiz bütün ürünlerimiz gübreli gerisini sen bilin ister al istersen alma ağam” dedi.
Ben de “hay ağzını seveyim gardaşım hahh şöyle mert ol, yahu bu mübareği nasıl olsa alacağız sen ver bana üç çuval patates” dedim. Evden iki çuval ısmarlamışlardı hani gardaşlık. Ossun len Ismayıl adam doğru söyledi ya ona mükâfat olsun deyi bir çuval fazladan aldım anasını satayım deyiverdi.
Çok hoşuma gitti sohbet. Derken çaylar üst üste geldi ocaktan. O anda benim de aklıma 55 sene önceki köyde anamın ektiği patates geldi. Tarlalar güzden sürülüp hazırlanmış kışın açık hava oldukça hayvanların gübresi doldurulmuş tarlaya baharda bir daha bir daha sürülmüş tarla köpürüyor tohum at alacağını bol bol iste der gibi sahibine. Anacığım birkaç çeşit sebze ekti soğan karaca derken patates de ekecek amma tohum yok, yakınımızda bostan ekmekte olan bir komşu kadın anacığıma seslendi “Meryem oğlanı gönder de birkaç patates arttı onları vereyim de boş yeriniz varsa ekiver” dedi. Anam sevinçle beni gönderdi o elini öptüğüm rahmetli komşu yengenin yanına. Nasıl göndermesin belki de ekemiyecek tohum da yok, parada yok almaya. Baybağan’a patates tohumu almak için gidenler oldu köyden, ama biz ısmarlayamadık babam rahmetli İstanbul’da hastanede yatıyor. Komşumuzun verdiği patatesleri getirdim bir kabın içerisinde tam 15 tek patates. Anam merhum’e çok akıllı bilge işini bilen çalışkan bir Osmanlı kadını, hemen benim getirdiğim o patatesleri köklerini ayırarak her patatesi üçe beşe parçalayıp 40-50 kök tohum yaptı ve tarlanın bir başından bir başına iki sıra normal birer ara ile çukur açtı. Besmele çekerek her çukura birer parça patates koyup üzerlerini toprakla örttü. Bakımını nasıl yaptı pek hatırlamıyorum ama bostan bozum zamanında her açtığımız çukurdan yarım çuval patates oluyordu. Nasıl diyeyim patatesi eve merkeplerle çekmekten usandık yıldık. Bize o büyük boylu diye fazladan patatesleri veren yengenin kocaman tarlasından bizim patatesin üçte biri ürün kalkmadı desem doğrudur. O yenge geldi patatesleri sökerken anacığıma şunu dedi: Aferin gız Meyrem, Allah daha çok versin guzum Allah çocuklarının kısmetini bol verdi tabi senin de bilginin emeğinin payı çok bunda. Çünkü “emekte biter yemek” diye anacığımı taltif ediyordu. Bu yılda bol maşallah patates.
Allah hepsine gani gani rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar işte bir pazar çay ocağında dostlarla sohbet buydu. Sağlıcakla kalın hani o Baybağan patatesleri hani o lezzet diyelim.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.