Yaklaşık sekiz yüz yıl önce Fransa’da işini batırıp, borcunu ödeyemeyenlere mahkemeler hapis cezası uyguluyormuş. Ya da mahkemeler borçluyu, aile ve çocuklarını alacaklıya köle olarak veriyormuş. Böylesine ağır riskler taşıdığından, giderek kimse iş kurmaya, iş yeri açmaya teşebbüs etmez olmuş. Girişimciliği yok ediyor diye Fransızlar bu uygulamayı kaldırmışlar. Batıdaki sınırlı sorumlu şirketler de yaşanan bu riskler sebebiyle ortaya çıkmış. (Yuval Noah Harari- SAPIENS Sayfa 43) Günümüzde ise ne Fransa’da, ne diğer Avrupa ülkelerinde ve ne de ABD de karşılıksız çek sebebiyle hapis cezası diye bir ceza yoktur. Borçlunun ve ailesinin köle olarak alacaklıya verilmesi ise tarihte kalmıştır.
Bizde ise Fransa’nın güncel yasa ve uygulamaları örnek alınacak yerde, 5941 sayılı yasayla sekiz yüz yıl önceki, Fransa’nın terk ettiği o garip uygulamalar örnek alınmıştır. 5941 Sayılı yasa karşılıksız çek için, en az çek bedeli kadar da adli para cezası istiyor. Bu ödenemediği takdirde de üç-beş yıl arası hapis cezası ön görmektedir. Üstelik borçlu kendini neyle savunursa savunsun, şekil suçu sayıldığı için sonuç değişmiyor. Ayrıca mazereti ne olursa olsun, infaz ertelemesi de yapılmıyor. Avrupa’nın günümüzdeki yasalarına bakmak varken NİÇİN sekiz yüz yıl önce terk edilen yasalarını örnek alıyoruz?
Bu ilkel ve haksız yasa yüzünden, 2018 Ağustos Ayındaki ekonomik türbülânsta işini, varlığını kaybeden ve çeklerini ödeyemeyen girişimcilerin şimdi kimi hapiste, kimi kaçak durumdadır. Bu durumdakilerin hem kendileri, hem de aile fertleri sekiz yüz yıl öncenin Fransa’sında olduğu gibi köle yapılmamıştır. Fakat içinde bulundukları durum da neredeyse onun kadar onur kırıcı, üzücü ve sıkıntı vericidir. Bizim vatandaşlarımıza da Fransa vatandaşları kadar NİÇİN değer verilmemektedir. Üstelik de bu aşağılama yabancılar tarafından değil, bizzat kendi yasa yapıcılarımız tarafından yapılıyor!
En çok üzen konulardan biri de medyanın bu konuya layık olduğu ilgiyi göstermemesidir. Haber değeri bile taşımayan olaylar günlerce haberlere konu edilirken medyanın bu konuya bu denli ilgisiz kalması da düşündürücüdür. Sayın medya mensupları unutmasın ki, hepimiz aynı gemideyiz. Bu konudan mağdur olan yaklaşık iki yüz bin girişimci var. Bunların kendisi, aile fertleri, arkadaşları, akrabaları, tanıyanları, iş çevresi… diye saymaya başladığımızda bu girişimcilerin düştüğü bu üzücü durumdan olumsuz etkilenen, aynı sıkıntıları yaşamamak için risk almaktan kaçan milyonlar ortaya çıkar.
Elin Fransız’ı sekiz yüz yıl önce bunun ekonomiye olan yıkıcı etkisini yaşamış, tokadını yemiş ve bir daha yaşamamak üzere bu cezayı ortadan kaldırmıştır. İnsanımızın teşebbüs cesaretini yok edeceği açıkça belli olan bu saçma cezada biz NİÇİN ısrar ediyoruz? Bu yanlışı acil olarak düzeltmezsek, bundan sonra herkes borç ve risk almaktan korkup, kaçar. Bu bir ekonomik felaket demektir. Ülke, “Azıcık aşım, ağrısız başım” tuzağına düşer ve ekonomimiz çok geriye gider, bizden söylemesi.
TORKU DEDİKODUSU
Ülkemizin ilerlemesini istemeyen bazı fetöcüler, Torku batıyor diye bir dedikodu çıkarmış, piyasaya her gün yeni bir tezvirat yayıyor. Bilinsin ki, bu dedikoduları çıkaran, bu amaçla sosyal medyada yazılar yazan, paylaşımlar yapan kişilerin tamamı üretimden, ticaretten, piyasadan ve ekonomiden hiç anlamayan insanlardır. Torku’nun iç durumunu, borcunu- alacağını ve ticari sırlarını zaten bilemezler.
Her ticari kuruluşun piyasa şartlarına göre değişen uygulamaları olur. Elbette Torku’nun da olacaktır. Bu adamlar ticaretin gereği olarak yapılan bu değişikliklerin her birine olumsuz bir anlam yükleyerek, bilhassa ticaretin dışında olan insanlarımızı Torku aleyhine kandırmaya, kışkırtmaya çalışıyorlar.
Örneğin bir yazısında, 2018 Ağustosundaki ekonomik türbülânstan sonra Torku alım vadelerini uzattı, satış vadelerini kıstı, demek ki durumu iyi değil demiş beyefendi. Oysa 2018 Ağustosundan sonra oluşan yeni piyasa şartlarında yapılması gereken çok doğru bir ticari uygulamadır bu. Fiilen ticaretin içinde olan ve işi bilen firmaların ezici çoğunluğu bu değişikliği zaten yapmıştır. Çünkü kredi faizleri çok yükselmiş, kredi imkânları daralmış, döviz ve emtia fiyatları henüz istikrara kavuşmamıştır. Verdikleri örnekleri okuyan hiçbir iş insanı o dedikodulara itibar etmez. Onların hedefledikleri kitle, ticaretle iştigal etmeyen kesimlerimizdir. Ama bizim halkımız basiretlidir, doğrusunu sorar, öğrenir. Onlar bunu unutmuş anlaşılan. İstanbul seçiminden sonra gümbürtü kopacak demiş beyefendi. Seçimden sonra hangi yüzle, ne yazacak, doğrusu merak ediyorum. Allah’a emanet olunuz.