Ne Türk tarihinde, ne de İslam tarihinde büyüklerimizin, emekliye ayrılarak bir köşeye çekilip oturduğunu görmüyoruz. -Elden, ayaktan düşenler müstesna- onlar böyle bir durumu zül saymışlardır. Demek ki o büyük devletleri kurmak ve yaşatmak, ömür boyu çalışarak mümkün olabilmiştir.
Bizse emeklilerimizi boş oturmaya zorlayan uygulamalar içindeyiz. Çalışan emeklinin maaşından % 15 kesinti öngören ”Sosyal Güvenlik Destekleme Primi” uygulaması, ilerleme çabalarımızla çelişir mahiyettedir. Hem de bu kesinti çalışan emekliye yapılan bir haksızlıktır. Çünkü ona hiç bir faydası yoktur. Rahmetli babam Çanakkale savaşında öğrenci, istiklal savaşında askermiş. O günleri anlatırken, sanki savaş kadar geri kalmış olmanın ne bela bir şey olduğunu da anlatıyordu. O günleri yaşayanlar artık yok. Yarın, biz de olmayacağız. Keşke o duygu ve heyecanı nesilden nesle öylece aktarmanın bir yolu olsaydı. Böylece ilerlemenin ancak çalışmakla olacağını biz de onlar kadar anlamış olurduk.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra batının eline düşen Afrika’nın durumu, zayıf düşen toplumları neyin beklediğini bize çok iyi anlatıyor.
Bizim, ”Dünyada aç mezarı mı var” sözümüzü bile adamlar tarihe gömdüler. Batının insafına kalan Afrika’da, artık çok sayıda aç mezarı var şimdi. Batı klasiği fitnenin yarattığı iç savaş da cabası. “Onlar da bu tuzağa düşmesinler efendim” diyemeyiz. Sokaklara baksanıza bu tuzağa biz bile düşüyoruz. Çünkü adamlar fitne çıkarmada çok ustalar! Fitneyi ( Bölücülüğü) sosyal bir bilim dalı gibi kabul etmişler, şeytanın önderliğinde, sürekli geliştiriyorlar.
Birçok Afrikalı yüzüne konan sinekleri bile kovamaz bir hale düşürüldü. Şimdi onların iki ayağı üzerinde durmayı ve balık tutmayı öğrenmeye ihtiyacı var. Her gün balık verilmesine değil.
Onlara bunu sağlayacak projeleri sadece bizim emeklilerimiz bile başarabilir. Emeklilerimiz, en deneyimli insanlarımızdır. Bu iş beden gücü de gerektirmiyor. Yeter ki siyasi otorite istesin ve görev versin.
Onların yönetim kademelerinde bizim ehil insanlarımız danışman, uzman, eğitici, planlamacı, organizatör gibi görevler almalıdır. Batılıların buna benzer uygulamaları hep olmuştur.
Yetkililerimiz seçilen ülkelerle birlikte çalışarak, gerekli projeleri ve çalışma altyapısını hazırlayabilir. Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletlerden destek de sağlanabilirse bu iş daha kolay ve daha etkili olur. İşe talip olan emeklilerimiz Afrika’nın kalkınmasına katkı sağlarken maaşlarını da o kuruluşlardan almış olurlar. Böyle bir projede az sayıda insanımız görev almış olsa bile bizim için büyük faydadır.
Ayrıca bu organizasyon bizim Afrika’ya ihracatımızın artmasına, ülkemizin tanıtımına, ileride onların güçlü ve tam bağımsız devletler olarak, yanımızda yer almasına da yarar. Hem bize deneyim kazandırır, benzer projelere de kapı aralar. En önemlisi de emekli insan gücümüz şimdiki gibi heba edilmemiş olur. Allah’ın safında olanlar da en az şeytanın safında olanlar kadar bilgili, uyanık ve cesur olmalıdır. En az onlar kadar aktif olmalı, bunun için de onlardan daha fazla çalışmalıdır. 90 yaşlarındayken bir İstanbul fethine katılan Eyüp Sultan Hazretleri, bize bu konudaki en güzel örnektir. Ama bizim müstemleke kafalı kılavuzumuz çok fazla. Çoğu da etkili yerlerde ve onlara göre bu örnek yanlış.
Hep biliyoruz ki, bağımsızlığımızı kazanmamız hiç kolay olmamıştır. Onu korumaksa çok daha zordur. Tam bağımsızlık için en gerekli güç, ekonomik güçtür. Bu da çalışarak oluyor, boş oturarak değil. Müslümanın çalışması da ibadettir. Ancak bu gün, bu uğurda çalışması cihat da sayılsa gerek.