Nilgün Marmara

Yusuf Alpaslan Özdemir

Balkan göçmeni olan bir ailenin iki kızından biri olarak, İstanbul’da doğdu. Üniversite hayatına İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde başladı ancak çeşitli sebeplerle burada devam edemeyip tekrar sınava girdi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz dili ve edebiyatı bölümünü kazandı. Okulu, ‘Sylvia Plath'in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi’ başlıklı tezi ile bitirdi. Mezun olduktan sonra Marmaris'te bir tatil köyünde çalışmaya başladı. Farklı şirketlerde sekreterlik, Mısır Konsolosluğu'nda memurluklarda bulunsa da, iş hayatı çok uzun sürmedi. Arkadaş ortamında tanıştığı endüstri mühendisi Kağan Önal ile evlendi. Eşinin işi dolayısıyla 16 ay Libya'da yaşadılar. 29 yaşındayken kaldığı evin balkonundan atlayarak intihar etti.
Şiirlerinde ölümün soğuk yüzünü, adımlarının yavaş yavaş yaklaştığını hisseder okuyan zaten. Bir koca düşünün ki ‘şiir yazıyormuş, bilmiyordum, hiç görmedim’ desin. Kolay mı oldu kocasının işini yapanları tekrar sevebilmeyi başarmak benim için? Nasıl bir eşsin sen Kağan, utanmaz herif(!) Zaten intihar etmediği, öldürüldüğü ve ölümünde eşi Kağan Önal'ın ihmali olduğu iddia edildi. İnşallah intihar etmemiştir. Kağan Önal, kendisine yöneltilen suçlamalara ilişkin "Oysa tedavi olması gerekiyordu ama o doktordan kaçıyordu. Doktor, geldiğinde evde olması gerekirken evde değildi. Doktor beklemişti. Gelince de konuştular... Doktor bana 'İşiniz çok zor! Tedavi olması lazım ama çok zeki ve kültürlü. Yani en zor vakalardan...' demişti. Çünkü iyileşmesi için entelektüel faaliyetlerde bulunmaması gerekiyordu. İlacı dayayacaklar ve uyuşacaktı. Orta kültür ve zekalı durumlarda bu hastalık genelde 20’li yaşlarda ortaya çıkarmış, Lityum tedavisi ile başarılı olunurmuş. Ancak o bu tipte değildi. Tedavi olması, buna ikna olması, tedaviden memnun kalması hepsi ayrı bir dertti. Dolayısıyla tedavi olmadı. Öldüğü gün bana tedaviye tekrar başlayacağına dair söz vermişti." şeklinde açıklamada bulundu.


Ölümünün ardından basılan ‘Kırmızı Kahverengi Defter’ başlıklı kitabı büyük bir tartışma yarattı. Kitap, onun günlükleri olduğunu söylüyor olsa da, Libya'da geçirdiği zamana dair tek alıntıyı "Kağan eteğine pis bir herif oldu, her gün barlarda sürtüyor." şeklinde yapmıştı ve kitabın en büyük sorunu "baskının kesilip biçilme tarzı nedeniyle, ıstıraplar içinde, sadece ölümü ve arada da şiiri düşünen, asık suratlı, sinik ve sonuç olarak intiharından ibaret birisiymiş, yaşamamış, yani aslında intiharına kadar bayağı var olmamış biri gibi" sunmasıydı.


2016’da Everest Yayınları'nca aşağıdaki arka kapak yazısıyla günlüğün tıpkıbasımı da içerir şekliyle yayımlandı: "… arkasında bıraktığı günlüklerinin Kırmızı Kahverengi Defter başlığıyla izinsiz bir şekilde yayımlanmasından itibaren başlayan yanlış anlamalar, yersiz kuşkular, haksızlıklar, aşırı yorumlar silsilesine bir son vermek amacıyla eksiksiz olarak yayımlanan Defterler, … ile ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırıyor. Defterler ile … adı etrafında dönen spekülasyonlar, yalan haberler, yanlış iftiralar sona eriyor. Defterler gündelik yaşama, çevresine, ilişkilerine bakışını yansıtarak şimdiye kadar bilinenden, varsayılandan farklı bir … portresini de gözler önüne seriyor.


Günlüklerini tuttuğu iki defterinden başka notları da yine Everest Yayınları tarafından ‘Kağıtlar ‘başlığıyla yayımlandı.
Ne yazsam, neyi alıntılasam beyhude kalır onu anlatmak için. ‘Yalnızlık’ adlı şiiriyle veda edeyim, gerisini siz okumak istersiniz zaten…

çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi degilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim
“en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi

yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
yabancıların en yakınıydın sen! "
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.