Son dönemlerde özellikle eve kapanıp kendimize daha çok odaklandığımız bu zamanlarda çok fazla sorgulayan ve bundan yavaş yavaş rahatsızlık duymaya başlayan insanlar var. Korona günleri olarak adlandırdığımız bu dönemler de psikolojimizin tıkırında işlemesi ve her şeyin yolunda gitmesini beklemek tabiki mümkün değil. Bu dönemlerde çok huzurlu hissetmek ve mutluluk naraları atmak sanırım problemli bir davranış olurdu.Olumsuz bir dönemden geçerken çözüm odaklı bir düşünce tarzı belirlemekte fayda vardır. Değiştiremeyeceğimiz ve ne yaparsak yapalım önüne geçemeyeceğimiz durumlarda yapmamız gereken ilk hamle durumu kabullenmek olacaktır. Durumu kabullenmek bireyi rahatlatacaktır. Çünkü bilişsel boyutta çelişkili tarzda eylemler sergileyen,aykırı ve absürd düşüncelere kapılanlar kendilerini içinden çıkılmaz kaotik bir labirentte bulabilirler. Bilirsiniz o labirentleri çıkış kapısı belli olmayan belli bir mesafe katettikten sonra dönüp girişide bulamadığınız o türlerden. Başkaları ile olan mücadelenden galip çıkabilirsin. Ama kendin ile olan mücadelenden asla galip çıkamazsın. Tetiği çekende sensin, namlunun ucunda olanda sensin…Durumu kabullenmenin bir çok olumlu yönü vardır.Rahatlayan beyin çözüm odaklı çalışıp olası benzer kriz dönemine hazırlık yapmaya başlar. Tecrübe kazanma aşamasındaki o durumlar gibi… Acıyı yaşarsın üzülürsün sonra durumu kabullenip neleri hatalı yaptığına odaklanıp ilerleyen dönemde bir daha kendini aynı duruma sokmamaya çalışırsın. Aynısı bu dönemler içinde geçerli. Kendine çok zaman harcamayıp dışa bağımlı hayat sürenlerin açıkcası şuan içinde bulundukları durum pekte hoş değil. İşte onların yaptıkları hata ise kendine uzak bir yaşam belirlemeleri oldu. Kendini bilmeyen kimi tanır? Kurulan yüzeysel ilişkilerin, ne istediğini bilmeyen duyguların, global pazarın içinde sürekli arayışta olup bir türlü doğru malzemeyi bulamayanların, insanı bilmeden anlamadan yaşayanların, insani bir çok uhrevi duyguya uzaklaşanların, kalp kıranların, dosta uzak, sadece yaşamış olmak için yaşayanların derin hezayanları bu dönemde büyük bir tecrübe evrilme aşamasında. Yani en azından öyle olması gerekiyor. Umalımda bir daha aynı hatayı bu süreçten sonra tekrarlamazlar. Çözüm odaklı çalışan bir beynin aşamayacağı zorluk yoktur. En azından verdiği kutsal çabada istediklerini hemen elde etmese bile kazandırdıkları yanına kar kalır. Normal dönemlerden geçmiyoruz ne yazıkki. Alışılagelmişin dışında ilerliyor bir çok durum. Bunları teker teker açıklamaya gerek yok. Zaten büsbütün içinde yaşamaktasınız. Anormal dönemde normal olmayı ummakta son dönemlerde bir problem olmaya başladı. Çünkü normal olan neki sen normal olmayı umasın. Değil mi? Var mı normal olan nedir? Sorusuna cevap verebilecek. Çok düşünmeyin çünkü normal olan hiçbir zaman sabit bir kavramla açıklanamaz.Normal olmayı umuyorsun yani başka insanlara bakıp kendini kıyaslayıp ben neden bu şekildeyim diyorsun. Ama herkesin normali kendine göredir. Benim normalim sana anormal gelebilir. Aynı şekilde senin normal anlayışında bana anormal gelebilir. Bazen anormallik hayatın normal sıkıcılığından kaçmak için bir araçta olabilir. Yani anlayacağın insan arttıkça normal ve anormaller her zaman farklılık gösterir. Bu farklılıkta dünyada ki bütün sistemlerin kurulmasına ön ayak olur. Siyasi sistemler, tıbbi buluşlar, psikolojik teknikler, bütün meslekler vs. Yani normal olan bir şey varsa o da hiçbir şeyin normal olmadığı. Aklından geçen, yaptığın ve yapmakta olduğun her şey kendi normalin. Bak mesela bu da kabul etmen gereken bir durum olabilir. Kişiye özel olan ve olması gereken bazı şeyler asla genel çerçeve de nesnel olarak değerlendirilemez. Öznel gerçekliğin sahip her insan bunu bilmesi gerekir. Kendini en iyi değerlendirecek olan yine kendinsin. Durum böyle olmasaydı Fatih İstanbul’u feth edebilir miydi? Yapabileceğine inandı. Birçokları inanmazken başaramaz derken o başarmıştı. Tarih birçokları tarafından yapamazsın denilenleri altın harflerle kazımasını bildi.