Noterler işlemlerin hukuk güvenliğini, işlemleri belgelendirerek sağlarlar. Buradaki hukuki güvenlikten kasıt, söz konusu işlemin yapıldığına dair ispatın kolaylaşması, işlem ile ilgili yapılması muhtemel yanlışlıkların önüne geçilmesi, irade sakatlığına düşülme ihtimalini azaltmak açısından işlemin şeklinin kanunen ağırlaştırılması gibi sebeplerdir. Bu sebeplerle kişilerin noterde yapılan işlemlerinin hukuki güvenliğinin daha fazla olduğuna dair genel bir inancı olduğu varsayılır. Günlük hayatta özellikle yoğun nüfuslu yerlerde noterler sıkça işlem yapmaktadır. Bu işlemlerin çoğunu noterlik mesleğini icra edenlerin bizzat kendisi değil, ilgili noterde çalışan katipler, stajyerler veya diğer çalışanlar yapmaktadır. Bazen çalışanlar bazen de noterlik mesleğini icra eden kişi noter işleminden kaynaklı olarak zarara sebebiyet verebilmektedirler.
Noterden kaynaklanan zararda 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesine göre noter, kusur aranmaksızın zarar görmüş olanlara karşı sorumlu olacaktır. Noterin sorumluluğu ağırlaştırılmış objektif sorumluluktur. Bunun anlamı noterin sebep olduğu zarardan kaynaklanan sorumluluktan kurtulmak için kurtuluş kanıtı getirememesidir. Kurtuluş kanıtı, özen yükümü sorumluluğu altındaki kişinin eğer gerekli özeni gösterseydi de aynı zararın ortaya çıkacağını ispat etmesini sağlar. Kural olarak kurtuluş kanıtı getiren kimse kanunda zikredilen kusursuz sorumluluk hallerinden kurtulur. Ancak noterler yaptıkları işlemlerden ağır objektif özen yükümlülüğüne dayanan kusursuz sorumluluk esasına göre sorumlu olduklarından kurtuluş kanıtı getiremezler. Yani noterler, gerekli özeni gösterseydi de zararın doğacağını ileri süremezler. Noterin işleminden kaynaklanan zarardan kurtulması için yangın, deprem gibi mücbir bir sebebe dayanması, zarar gören veya üçüncü kişinin tam veya ağır kusurlu olması gerekir. Bu sebepler ağırlaştırılmış kusursuz sorumluluk hali dahi olsa sorumluluğu ortadan kaldırır.
Uygulamada noterlerin sahte vekalete dayanarak işlem yapması sonucu üçüncü kişilerin zarar görmesine sıkça rastlanılmaktadır. Bu durum Yargıtayca söz konusu vekaletnamenin iğfal(kandırma) yeteneği olup olmamasına göre farklı değerlendirilmektedir. Noterin bir belgede incelemesi gereken üç husus vardır. Belgedeki mührün izninin aslına uygun olup olmaması, belge kağıdının yazı kısımlarının, baskısının, kağıt tipinin aslıyla çelişmemesi, belgede el imzası veya el yazısı var ise bu yazıların ilgili kişilere ait olup olmaması noterlerce dikkat edilmesi gereken hususlardır. Yargıtayca noterlerin bu hususlarda inceleme yapması gerektiği vurgulanmıştır. Buradaki inceleme grafolojik açıdan laboratuvar düzeyinde bir inceleme yapılması değildir. Ancak ilk bakışta anlaşılması güç bile olsa ağır özen gereği yukarıdaki hususların tek tek irdelenip buna göre işlem yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Yargıtayın bu görüşü ağır objektif özen yükümlülüğüne dayanan kusursuz sorumluluk esasının ruhuyla bağdaşmamaktadır. Noterler devletin verdiği erki ve yetkiyi kullanmakta olup düzenlediği adi senetler resmileşir, düzenledikleri belgelerin imza ve içerik kısmına itiraz zorlaşır. Sahteliklerini iddia etmek ancak menfi tespit davasıyla mümkün olur. Bu kadar ağır sonuçların olan alanında uzman olduğu devletçe de kabul edilen bir noterin, işleminden kaynaklı kusursuz sorumluluk hali düzenlenmesi yerindedir. Ancak noterin serbest meslek erbabı olması ve kamu hizmeti yürütmesi sonucu ortaya çıkan kendine has kimliği, kamu hizmetinin sürekliliği ilkesi gereği hizmetten kaçınamaması, sorumluluğun idareyle paylaştırılması fikrini uyandırıyor.