Güzel, sağlıklı, mutlu, huzurlu bir hafta dileği ile tüm okurlarımıza en içten sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Bu haftaki ilk yazımızda okurlarımızın yarısının kabul edip bir daha uygulamayacaklarına inandığım yarısının ise bana kızacakları bir konuya değinmek istiyorum. Dahası bu konu geçtiğimiz hafta Konya basınında haber olarak yer aldı ama bizim hatun bile işin farkında değil.
Kimse kusura bakmasın Büyükşehir Belediyesi’nin, diğer belediyelerimizin ya da kurum kuruluşlarının özellikle son dönemlerde ayakta alkışlanacak mükemmel projeleri var.
Ama inanın bunu biz bile kendimiz haber yaptığımız zaman farkında olmuyoruz. Kanıksamışız çünkü. Ancak bir yetkili, bir başkan ya da hoca birebir konuyu anlattığı zaman dudaklarımız uçukluyor.
……………..
Mesela hâlâ takıntılıyım.
Selçuklu Belediyesi Otizm ve Down Sendromlular Yaşam Merkezi yapıyor.
Bunun için Uğur Başkan ve yanılmıyorsam projenin de sorumlusu olarak Başkan Yardımcısı Ziya Yalçınkaya iki yıla yakın birebir ömürlerini veriyorlar.
Para pul tesisin dışında bu alanda Dünya’nın en gelişmiş 1 numaralı ülkesi olarak bilinen Hollanda’da çalışıyorlar.
Mesela bu projeye Konya projesi olarak bakılıyor.
Yapmayın Allah aşkına Türkiye’de böyle ikinci bir proje yok.
En büyük hata işte bu.
Şimdi siz bunu falanca beş yıldızlı otelde yapılacak törenle tanıtmaya çalışıyorsunuz. Ve zannediyorsunuz ki Konyalının bundan haberi var.
Vallahi de billahi de Konya’nın dörtte birinin haberi yok. Çünkü biz şehrin tüm kesimleri ile görüşüyoruz. Böyle bir proje var dediğimiz zaman aldığımız ortak cevap “Yapma ya” oluyor.
Haaa hâlâ o dev projeden Konyalının haberi yok ama ben biliyorum ki sırf bu proje için çocukları down sendromlu Kütahyalı bir aile Konya’ya taşınmaya çalışıyor.
Yani şunu demek istiyoruz. Biz çok anlamlı ve Türkiye çapındaki uluslararası projelerimizi bile kendi insanımıza göstermekte zorlanıyoruz.
- için yanan o Kütahyalı aile ulusal basında tek satır görüyor ve yaşam biçimini değiştirmeye hazırlanırken aynı durumda Hatıp’ta yaşayan ailenin projeden hiçbir bilgisi yok.
(Şimdi diyeceksiniz ki bu da Başkanların suçu. Eeee Başkan olmak kolay mı? Hele hele bir de iddialı başkan iseniz)
- bu yüzden Sayın Uğur İbrahim Altay Başkan’ın ya da yöneticilerinin her hafta bu konuyu farklı yönleri ile işlemesinden yanalım.
………….
Yazımızın başına dönelim.
Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz hafta yerel ve ulusal basın kanalı ile
“Dilencilik Meslek Olmasın” dedi ve Büyükşehir Belediyesi Zabıta Dairesi Başkanlığı, mendil satan çocuklara para verilerek dilenciliğe teşvik edilmemesi için çalışma yürüttüğünü bununla beraber dağıtılan broşürleri filan anlattı.
…………
Şu karda, kışta, donda aracımız şehrin hangi noktasında olursa olsun durduğu zaman yanınıza elinde mendil ile koşarak gelen ağzı burnu yüzü soğuktan morarmış çocuklara kim para vermedi?
Parayı verdik onun uzattığı mendili bile almadık değil mi?
İşte burada en büyük hatayı biz yaptık.
Çünkü bunu yetkililer açık net yüksek sesle söyleyemiyorlar.
Biliyor musunuz zabıta bu çocukları kadınları siz farkında olmadan tek tek topluyor. Çocuğun başını okşayarak severek omzundan elinden tutarak arabasına alıyor. Evine kadar çocuğu götürüyor. Evinin kapısını çalıp anasının babasının yanına geçip ailenin yaşadığı odaya geçip bağdaş kurup sohbete başlıyor.
Bu çocukların her gün cebinden çıkan para ortalama en az 85 lira. Bu rakamlarla tutanaklarla net ve aşikar.
Günlük 100 ve üstünde çıkanlar işin cabası.
Aileye anaya babaya bu durum anlatılıyor. Aileye Büyükşehir’in zaten sosyal yardım yaptığı belirleniyor. Ama buna rağmen ek istekler varsa bilinmeyen ihtiyaçlar varsa karşılanıyor.
Ana baba ile anlaşılıyor ve çocuğun dilendirilmekten vazgeçmesi okuması ya da bir sanata verilmesi konusunda anlaşılıyor.
……………….
İki gün sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Aynı çocuk aynı kavşakta yine mendil satıyor.
Aynı işlemler tekrar yapılıyor.
………..
Sonuç…
Aile en az ayda 2 bin lira getiren bu çocuğu niye dilendirmesin ki?
…………..
Hani biz vicdan yapıyoruz.
1 lirayı inanarak gönlümüzden verip hem garibe yardımcı olduğumuza hem de Allah indinde sevap işlediğimize inanıyoruz ya. Aslında kendimizi kandırıyoruz.
Çünkü siz hiç sanayilere gitmez misiniz?
O yaşlarda ne çocuklar var o dondurucu soğukta nasıl da çalışıyorlar.
Haaa bu çocukların Suriyelisi de Iraklısı da var.
Alnının teri ile sanayide en ağır işi yapıp pisi pası çöpü tertemiz yapacağım diye çalışan çocuğu hiç düşünüyor muyuz?
Hatta o gördüğümüz çocuğa çalıştığı için hangimiz patronu görmeden cebimizden çıkartıp 20 lira veriyoruz.
………….
Sözün özü;
- teşvik etmiyoruz, çalışmayanı da çalışmamaya özendiriyoruz.
Ve işin kolayına kaçıp sıcacık arabamızın içinde kendi vicdanımızı 1 liraya temizleyip Cenab-ı Allah’tan da sevap bekliyoruz.
Yok öyle kolaycılık.
Lütfen bu vesile ile bir kez daha çocuk ise de ana baba ise de engelli ise de dul kadın öksüz evlatlar ise de yardımın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Belediyelerimizin, kurum ve kuruluşlarımızın vakıf ve derneklerimizin zaten fazlası ile yaptığını iyi bilmeliyiz.
Bu kurumlar bu yardımların yapıldığını sade vatandaşa anlaşılacak şekilde yapıldığını göstermeliler.
- bizlerde bunları bilip, tertemiz çocukları yarın içine sürüklenecekleri daha kötü yollardan 1 lira dahi olsa vermeyerek kurtarmalıyız. Veya kurtulmalarına vesile olmalıyız.
Eğer bu konuda yanlış bir düşüncemiz var ise, hatalı düşünüyorsak da Cenab-ı Allah’ım bizlerin doğruyu görmemize vesile olsun inşallah…
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Beş yıldızlı marka otellerin park yerlerinde araçlarımızı rast gele park etmediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.