O kıvılcımı Konya’dan çakmak istiyorlar!

Emrullah Nergiz

 

Suriyeliler ile ilgili hâkim bir kaşıntı var. Anadolu’nun göbeğinde bu meseleyi özellikle son günlerde süratle kaşımaya çalışan birileri var.

Neden Anadolu’nun göbeği? Neden Konya?

Bu sorunun cevabı manidar. Türkiye geneline dağılmış pozisyonda resmi rakamlara göre 3 milyon civarında Suriyeli var. Yoğun oldukları Antep Kilis güzergâhlarındaki alevlenmeleri bir kenara bırakabiliriz. Zira oradaki yerli halkın imkânı yerinde olanları çoktan batının yollarına revan oldu. Kendine başka bir yurt tuttu.

Suriyeli kavgası başlığıyla izlediğiniz haberler birçok şehirde birer ikişer karşımıza çıktı.

Lakin Konya’daki mesele biraz daha farklı.

Bir kıvılcım çakma telaşı var. Bu hamle için çeşitli misyonerlik faaliyetleri hissediliyor.

İpe sapa gelmeyen nedenlerden çıkan kavgalardan kitleler etkileniyor.

Türkiye’nin Suriye politikasını az çok takip edenler bilir.

Yeni Osmanlıcılık rüyaları bir yana mazlumlara her daim yardım etmiş bu millet yine tarihi vazifesini ifa etmenin gururunu taşıyor.

Sosyal medyada dolaşan “Suriyeliler geri gidip referandum yapıldığında Halep’e kadar bizim olacak” güzellemelerine hiç girmiyorum.

Hepimiz biliyoruz ki buradaki refahı gören Suriyeliler gitmeyecek. Belki % 10’luk bir istisna olabilir.

Öyleyse devlet milletinin sesine kulak vermeli.

Suriyelileri toptan göndermek, Esad’ın zulmüne teslim etmek olmaz. Peki, ne yapmalı?

Onları kabullenmek zorunda mıyız?

İşte asıl sorun burada başlıyor.

Aslında onlar çoktan hayatımızın içine dâhil oldular. Kimi inşaat işçisi, kimi kaynakçı, kimi Arapça öğretmeni, kimi amele, kimi lokantacı, kimi kırmızı ışıklarda dilenci…

Kimisi yakından tanıdığımız bir dostumuzun karısı oldu. Kimisi kiracımız…

Zaten birçoğumuzun sohbetinde onlar olmasa doğru düzgün çalışacak adam yok cümlesi geçmiyor mu? Ya da Kürtler ile kıyas etmiyor muyuz!

Konya gibi muhafazkar, mütedeyyin ve sakin bir şehri galeyana getirmek hem çok kolay hem de çok zordur.

Genlerimizi bizden çok daha iyi bilen malum kesimler bu bilinçle kaşıma arzularını ortaya çıkarır.

Zira kısa vadede yaşadığımız Şükran Mahallesi meselesi de evvelsi gün duyulan Beyşehir’deki köpek kavgası da bunun tezahürüdür.

Konya sakin olmalı.

Devletinin yanında olmalı. Bizim planlarımızı bozmak için yapılacak en keskin hamle tıpkı Türk-Kürt diye yaptıklarını şimdi de Türk-Suriyeli diye yapıp yeni bir cephe açmak.

Evet, kitleleri harekete geçirmek kolay olmaz. Lakin kıvılcımlar büyürse harekete geçen kitle tutulmaz.

Fiziken kabullendiğimiz bu kardeşlerimizi zihnen de sindirmek durumundayız.

Zira ötesi ulü’l emre itaatsizlik olur. Kabul etmiyorsanız cezasını sandıkta kesersiniz.

Şimdi tüm bunların ışığında vatandaşlık meselesini bir kez daha düşünelim.

Türkiye için 3 milyon nüfus, bardak taşıyor dedirtecek bir söylem olamaz. Çokluğumuzla övünecek bir peygamberin ümmetiyiz.

Onlarca ayrı ırkı milleti topraklarında barındırmış bir devletin torunlarıyız.

Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkesi, Lazı, Gürcüsü, Abazası, Ermenisi, Yahudisi… Her milletten ve dinden insanı bir arada yaşatabilen bir devlet geleneğimiz ve din anlayışımız var.

Öyleyse zihni kabullenmemizi de farklı faktörlerden etkilenmeden bir an evvel gerçekleştirmemiz gerekiyor.  Uyanık olmalıyız. O kıvılcım buradan çakarsa tüm Anadolu nasibini alır Allah korusun. Birileri bunu çok iyi biliyor!

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.