Obruk Hanı, Konya-Aksaray kervan yolu üzerinde bulunan konaklama noktalarından biridir. Anadolu Selçuklu döneminden beri önemli bir fonksiyonu yerine getiren han belirli bir tarihten sonra işlevini yitirdiği için kaderine terk edilmiştir. Anadolu’nun farklı köşelerinde yer alan diğer hanlar gibi Obruk Hanı da zaman içerisinde bu terk edilmişliğin doğal bir sonucu olarak harap düşmüştür. Hanın harabe haline gelmesinde tabiat şartlarının etkisi olsa da ona en büyük zararı yine insanoğlu vermiştir. Hanın bu hale gelmesinde burada yaşayan köylülerin yakın bölgelere göç etmesinin de etkisi olmuştur. Vaktiyle nahiye büyüklüğünde bir yerleşim birimi olan Obruk bu göçler sebebiyle 8-10 hanelik küçük bir köye dönüşmüştür.
Yolum ne zaman bir hana düşse hem üzülür hem hüzünlenirim. Anadolu’daki hanların çoğu son yıllarda onarılsa da hâlâ viran halde bekleyen hanlar bulunuyor. O devirlerde insanlar kim bilir bu hanlara ulaşmak için kaç saat at sırtında yolculuk yapıyorlardı? Bir handan bir hana ulaşmak için ne tür zorluklara katlanıyorlardı? Zorlukları da bir tarafa bırakın, bu insanlar günlerce hatta aylarca süren bu yolculuklar sırasında nasıl bir duygu dünyasında yaşıyorlardı? Mesela sevdiklerini özlüyorlar mıydı ya da sıcak bir yaz gününde uzaktan hanı görünce seviniyorlar mıydı? Elimizde o dönem hakkında pek fazla yazılı kaynak olmadığı için ne yazık ki bırakın bu soruların cevaplarını, tarihin akışına yön veren önemli hadiseler hakkında bile yeterince bilgi sahibi değiliz. Kaynak açısından durum vahim olsa da birkaç seyahatname ve Selçuknamede Obruk Hanı’yla ilgili bilgi bulunuyor.
Yolu Obruk’a düşen seyyahlardan birisi ünlü Alman sanat tarihçi Friedrich Sarre’dir. 1895 yılında Anadolu’ya gelen Sarre, 26 Haziran-3 Temmuz tarihleri arasında Konya ve çevresini dolaşarak incelemelerde bulunmuştur. Sıcak bir yaz günü Obruk’a gelen Sarre tuttuğu notlarda handan şu sözlerle bahsetmektedir: “Hanın masif duvarlarını uzaktan da görmüştük sonra uzunca bir müddet dinlenmek üzere geniş avlusuna girdik. Artık harabe olan bu muazzam yapı, antik kesme taşlarla inşa edilmiş ve anlaşıldığı kadarıyla 13. ve 14. yüzyıllar arasında, Selçuklu döneminde yapılmış. Yapının tarihi hakkında detaylı bilgi verecek bir kitabe yok. Dış cephenin köşelerinde kuleler yer alıyor. İnce kum fırtınalarının yarı yarıya yıktığı kemerli bir ana girişten de güneyindeki dar tarafa ve içeriye gidiliyor. Bu dev yapının çevresinde şimdiki modern köyün taş veya kerpiçten yapılmış alçak kulübeleri yer alıyor.”
Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca beraberindeki heyetle birlikte geçtiğimiz yıl Obruk Hanı’na bir ziyarette bulunmuş ve hanın restore edileceğini belirtmişti. Başkan Kılca’nın bu sözlerinin ardından gerekli resmî süreç tamamlandı ve hanın onarımına birkaç ay önce başlandı. Aslında hanın restorasyon ihalesi Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 2007 yılında yapılmıştı fakat ihaleyi alan firma aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen işi tamamlayamadı ve han atıl bir şekilde kendi haline terk edildi. Karatay Belediye Başkanının ecdat yadigârı bir yapıya sahip çıkması elbette ki takdire şayan bir davranış. Sayın Kılca’yı tarih ve kültürümüze verdiği bu önemden dolayı tebrik ediyoruz. İnşallah handa devam eden çalışmalar kısa sürede sona erer ve han halkımızın hizmetine sunulur. Aslında bu iş restorasyonla da bitmiyor. Önemli olan yeniden ayağa kaldırılan bu yapılara insanlığa faydalı olabilecek yeni fonksiyonlar kazandırabilmektir.