“OĞLUM BAK GİT!”

Muzaffer Kırmacı

Çok sesli rejime, biz “demokrasi” diyoruz.

      Siyasi partiler ise, demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarıdır.

      Aynı düşünce ve inanç birliği içinde olanların bir araya gelerek kurdukları siyasi partilerin esas görevi, ülkeye hizmet etmektir.

      Siyasi ve sosyal görüşleri ile hizmet vaatlerini halka anlatan partilerden yüzde 50'nin üzerinde oy alan parti, iktidar görevini üstlenir.

      Diğer partiler ise “muhalefet” görevi yaparlar.

      İktidarın görevi ne kadar önemliyse, muhalefetin görevi de o kadar önemlidir.

      Muhalefet, halk adına iktidarın icraatlarını denetleyecektir.

      İktidar, muhalefetin nefesini ensesinde hissedecek ki; dürüst icraat yapsın.

      Ayrıca halkın teveccühüne saygılı davransın.

      Şimdi buraya kadar anlattıklarımız sorumlu İktidar, sorumlu muhalefet ve sağlıklı işleyen siyaset çerçevesi dahilinde olması gerekenlerdi.

      Halk iktidardan memnun olmalı ki; 18 yıldan beri teveccüh gösteriyor.

      Peki muhalefet ne durumda?

      Hatırlarsınız.

      Sosyal medyanın da diline düşmüştü.

      Bir temizlik görevlisini çileden çıkaran, sırpat bir çocuk vardı.

      Temizlik görevlisi “oğlum bak git" dedikçe temizlik görevlisini tahrik ediyordu.

      Sonunda da süpürgenin sapıyla bir güzel dayak yemişti.

      Bizdeki muhalefeti ben o sırpat çocuğa benzetiyorum.

      18 yıldır yaşadıkları hezimet, onları daha da sırpatlaştırıyor.

      Her geçen gün daha da saldırgan bir hal alıyor.

      Allah encamını hayreylesin.    

      Dünyanın hangi ülkesinde muhalefet, iktidarın hizmetlerinden rahatsız olur?

      Köprüyü yaptırmayız.

      Hava alanı gereksiz.

      Hastaneler fuzuli yatırım.

      Marmaray su sızdırır.

      Bir başkası da “iktidara gelirsek bütün yatırımları durduracağız” diyor.

      Ne gariptir ki bunu söyleyen parti başkanı da alkışlanıyor.

      “Yatırımları durduracağız” diyen adamı alkışlayan insanların ruh halini anlamak istiyorum.

      Bununla kalsalar ne ala. Ama kalmıyorlar.

      Sanki yıkım ekibi gibiler.

      “Sarayı satacağım” diyor Asena abla.

      Uçakları da satacakmış. TİKA’yı da kapatacakmış. Bunu da alkışlıyorlar.

      Allah aşkına bunlar muhalefet partisi mi, husumet partisi mi.

      “Ayasofya’yı ibadete açtırmayız" diyen de Yunanistanlı bir vekil değil. Bizim muhalif vekilimiz.  

      Bizim vekil hızını alamamış olacak ki; iktidara geldiklerinde Sultanahmet Camiini de müze yapacaklarını söylüyor.

      Yazıklar olsun.

      Türkiye Akdeniz’de söz sahibi olmak için ciddi çalışmalar yapıyor. Ben bir Türk vatandaşı olarak bundan mutluyum, gurur duyuyorum.

      Bizim muhalefet bundan da rahatsız ne hikmetse.

      “Erdoğan, Libya petrolünün peşinde. Biz buna izin vermeyiz” diyen kişinin de nüfus cüzdanında T.C. vatandaşı olduğu yazılı. Nasıl oluyorsa.

      “Biz” derken kimi temsilen konuşuyor sizce bu vekil?

      Türkiye Cumhuriyeti, Libya petrolünden pay alırsa bu, Başkan Erdoğan’ı mı zengin edecek Türkiye Cumhuriyeti’ni mi?

      Sahi. Siz kimsiniz? Bunu bilmek bizim hakkımız. Artık dilinizin altındaki baklayı çıkarın.

     Siz kimsiniz ki, PKK cenazesinde karanfil dağıtıyorsunuz?

      Siz kimsiniz ki, eşcinsellerin gösterilerinde; onlara destek veriyorsunuz?

      Siz kimsiniz ki, Türkiye'yi Avrupa'ya jurnalliyor, Nato'nun müdahale etmesini istiyorsunuz?

      Söyleyin.

      Siz kimsiniz?

      Bir kere, sadece bir kere de bu milletin hayrına olan bir şey yapın n’olur gadasını aldıklarım.

      Ya değilse.

      “Oğlum bak git” diyeceğiz artık.

     

     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.