El-ilm veya Ulüm; bilmek, bilgi, ilim anlamına gelir. Aynı kökten gelen “Alim” veya “Ülema” iyice bilen, derin bilgi sahibi anlamını taşımaktadır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre öğretmenlik devletin eğitim ve öğretimle ilgili görevlerini üzerine alan “özel”bir ihtisas mesleğidir. Örgün veya yaygın olsun bütün eğitim ve öğretim faaliyetlerinin tek hakimi, düzenleyicisi ve temel unsuru öğretmendir. Milletimizin temel dayanağı Milli Eğitim; eğitim çalışmalarının ve tüm eğitim kurumlarının da kalbi öğretmendir. Cenab-ı Hakk'ın terbiye edilerek geliştirilmek, olgunlaştırılmak üzere yarattığı insanı işleyen, şekillendiren de öğretmendir. Sadece zekâlar değil, gönüller ve vicdanlarda öğretmenlerin gayretleri ile onların elinde şekillenir. Her güzelliğin arkasında bir öğretmen emeği, bir eğitim çabası bulunduğu muhakkaktır. Zira medeniyetler öğretmenlerle kurulur.
Dinimizde ilme ve öğretmene verilen değer o kadar açıktır ki: “Bir alimin ölümü, Alemin ölümü gibidir.” denilmiştir. Resullah'ın (S.A.V) aldığı ilk vahyin ilk emri “Oku” dur. En büyük düşmanlarını Bedir Harbi gibi bir kader savaşında sahabelerine okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakan, Kur'an'ı insanlığa tebliğ eden; Hazreti Muhammed'in ümmetine, bizlere eğitimde bilimde, teknolojide geri kalmak yakışmamaktadır. Kılıcının kudreti karşısında krallara, İmparatorlara boyun eğdiren, çağ açıp kapayan Fatih Sultan Mehmet Han alimlerin elini öpmekten çekinmez, hocasının kendisini sadece “Mehmet” diye çağırmasından mutlu olur, insanlık terbiyesini saltanat kurallarından üstün tutar ve her görüşmesinde hocası Molla Gürani’nin elini öperdi.
Türk milleti çocuklarını her kademedeki öğretmenlere emanet ederek doğrudan doğruya geleceğini öğretmenlerin bilgi, dirayet ve liyakatına emanet etmiş olmaktadır. Ancak şu gerçekte bilinmelidir ki: Öğretmenin değer bulmadığı, öğretmenlik mesleğinin hor görüldüğü milletler hep düşmüş, alçalmış ve şüphe yok ki bedbahttır, talihsizdir. Zira bir sosyal kanun olarak her millet öğretmenlerinin değer ve şerefi kadar değerli ve şereflidir. Bütün öğretmen arkadaşlarıma sevdikleri ve sevenleri ile dirlik, birlik ve kardeşlik içerisinde nice mutluluklara ve Öğretmenler Günlerine kavuşmalarını dilerim.
Milli şairimiz Mehmet Akif'in çocuklara seslenişi ile yazımı bitiriyorum:
“Ne odunmuş babanız, olmadı bir baltaya sap
Ona siz benzemeyin, sonra ateştir yolunuz,
Meşe halinde yaşanmaz, o zamanlar geçti;
Gelen incelmiş adam devri, hemen yontulunuz.
Amma dikkatli olun; bir kafanız yontulacak,
Sakın aldanmayın, incelmeye gelmez kolunuz...”