Hepimizin hayatında oldukça değişik hatıralar vardır. Öğretmenlerin hatıraları ise, çok daha başkadır. Bugün sizlerle bazı öğretmenlerimizin hatıralarını paylaşmak istiyorum;
NURETTİN TAŞAR- EMEKLİ ÖĞRETMEN / TEK DERS İMTİHANI HİKAYESİ!
Yıl sanıyorum 1968. Ladik Öğretmen Okulunda Öğretmenlik yapıyorum. O yıl tek ders İmtihanı çıkmıştı. Arkadaşlarımız Müzik dersinden kalan Fethi isimli bir öğrenciyi arıyorlardı.
Bana sordular.
Ben dedim Fethi’yi size bulup getiririm. Yalnız tek bir şartım var.
Nedir dediler.
Dedim, Fethi gelecek, sınıfı geçireceksiniz.
Getir de bir düşünelim dediler.
Dışarı çıktım. Bizim memleketten evli, herkesin Enişte dediği Yusuf diye biri vardı. Onun cibine bindim, Fethinin köyüne vardık. Kapısını çaldık.
Anası çıktı.
Ana dedim, Fethi nerde?
İnekleri yaymaya gitti dedi, yeri de tarif etti.
Sür Enişte dedim, çocuğu bulmamız lazım.
Fethi’ye ulaştık.
Gelmem Hocam dedi. Ben Müzik dersini yapamıyorum. Yine kalacağım.
Gel oğlum dedim, Hocalarından söz aldım.
Fethi ikna oldu.
İnekleri eve getirdi. Üstünü başını giydi. Birlikte okula geldik.
İmtihan Komisyonunun karşısına geçti. Ben de içeri girdim, bir köşeye oturdum.
Dediler ki, Mandolin çalacak.
Fethi Mandolin’i eline aldı. Bir iki bir şey çalmaya çalıştı. O çalmadan hiç birisi memnun kalmamıştı. Onlar daha konuşmadan, bana dedim söz verdiniz, bu çocuğu geçireceksiniz. Elinden bu kadar geliyor, çocuğu İnekleri yayarken aldım geldim. Mandolini bu kadar çalıyor.
Arkadaşlar fazla ısrar etmediler. Fethi tek dersten kaldığı Müzik’ten geçerken aynı zamanda Öğretmende olmuştu.
2018 yılıydı Ladik Öğretmen Okulu 50.Yıl mezunları toplantısına davetliydim. Orada yıllar sonra Fethi’yi buldum. Bu hikayeyi de orada da anlattım. Beni bayramlarda, kandillerde devamlı arar.
İLYAS CERENCİ-EMEKLİ ÖĞRETMEN / KALIN BİR!
30 yıl Öğretmenlik yaptım. Bunun 15 yılı idarecilikle geçti.
Ali İhsan Dayıoğlugil İlkokulunda, İlkokul birinci sınıfları okula kaydediyoruz.
Kayıt için yaşından biraz fazla gösteren bir öğrenci geldi.
Sordum, nerelisin?
Kayseriliyim!
Parmağımla bir işareti yaparak bu kaç dedim
Bir dedi!
Bu sefer iki parmağımı birleştirip tekrar sordum, bu kaç?
Hiç düşünmeden cevabı yapıştırdı
Kalın bir!
MEVLÜT DEMİRCİ-EMEKLİ ÖĞRETMEN / ÖĞRETMENİM DOĞRU MU BİLDİM, YANLIŞ MI?
Çumra Güvercinlik Köyünde 5.sınıfları okutuyorum. Dersime Müfettiş geldi. Sosyal Bilgiler Dersiydi. Çocuklara 1402 Ankara savaşını sordu. Kimle kim arasında oldu, sonuçları neydi dedi. Sınıftan birkaç parmak kalktı. Çocuklar bir şeyler söylediler.
Sınıfın en arkasında oturan, oturduğu sıranın hemen arkasında tarih şeridi olan diğer arkadaşlarına göre daha iri bir öğrencim vardı.
O da parmak kaldırdı.
Müfettiş ona söz verdiğinde.
Timurla, Yıldırım Beyazıt arasında olmuştur. Yıldırım yenilince kahrından ölmüştür diye bir güzel anlattı.
Müfettiş, hiçbir şey demedi, ancak, öğrencinin tarih şeridinden okuduğunu bilmişti.
Çocuklar dedi, parmak kaldıran arkadaşlarınız sorduğum soruları cevaplandırdılar, ben şöyle bir soru daha soracağım.
Parmak kaldıran arkadaşlarınızdan doğruyu söyleyenler parmaklarını kaldırsınlar!
Birkaç parmak kalktı.
Tamam parmaklarınızı indirin dedi, öğrenciler parmaklarını indirirken, sınıfın en arkasında, tarih şeridinin hemen önünde oturan o çocukta parmağını kaldırdı.
Öğretmenim dedi, ben doğru mu bildim, yanlış mı, dedi, tarih şeridinden okuduğu ortaya çıktı. Sınıf gülmekten kırıldı.
FATMA ERCAN- EMEKLİ SINIF ÖĞRETMENİ / BANT
Mengene İbrahim Karaoğlanoğlu İlkokulunda görev yapıyordum. 1983 yılıydı
Sınıfımın mevcudu 86 kişiydi. Sınıf o kadar kalabalıktı ki, sınıfa hakim olmak çok zordu.
Sıraların arasından geçmek bile mümkün değildi.
O gün o kadar çok yaramazlık yaptılar, o kadar çok gürültü yaptılar ki,
Yarın dedim bir bant getireceğim, hepinizin ağzını bantlayacağım.
Olay kapandı.
Ertesi gün sınıfa girdiğimde, çocuklardan biri koşarak yanıma geldi
Elinde bir bant vardı.
Öğretmenim dedi, bunu alır mısın?
Ben olayı unutmuştum.
Ne yapacağım bu bantı diye sorunca;
Öğretmenim dedi, konuşanların ağzını bantlayacaksın ya, onun için getirdim!
AYAKKABI!
Ali İhsan Dayıoğlu İlkokulunda, öğretmenlik yapıyordum. Velilerim çok iyi, çok kaliteli, çok yardımsever insanlardı.
Benim sınıfımdaki Öğrenci velilerimin tamamı esnaftı.
Ramazan ayıydı.
Velimizin biri, ben bu Ramazanda 30-35 öğrenciyi ayakkabısı dahil olmak üzere giydirmek istiyorum dedi,
Okulumuzdan bu yardıma ihtiyacı olan öğrencileri tespit ettik, hayırsever velimiz o çocuklarımızı giydirdi.
Bir kaç gün sonra, bir öğretmen arkadaş geldi, Fatma Hanım dedi, senin sınıfında bir çocuk var, ayakkabısı yırtılmış, ona bir ayakkabı almamız lazım.
Hangi çocuk o dedim?
Bahçede top oynayan o çocuğu gösterdi.
Hocam dedim, o çocuk geçenlerde 30-35 öğrencimizi giydiren velimizin oğlu, ayakkabıya ihtiyacı yok!
Ya öyle mi dedi…
Çocuğu çağırdım,
Ne oldu ayakkabına yavrum diye sorunca…
Öğretmenim dedi, top oynarken, ayakkabımın tabanı yırtıldı, ayakkabım ondan böyle…