Gününüz kutlu olsun Öğretmenlerim!
Pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen, Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler arası Özel Konferansının sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümüdür.
Dünyada kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, Öğretmenler Günü olarak kutluyor. Örneğin 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) her yıl 28 Şubat günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor.
Yani bir anlamda Öğretmenler Gününün tatil olup olmadığı da ülkesine göre değişiyor. Böylesine önemli günün anlamı öğretmenin yetiştirdiği öğrencinin yükselişiyle daha da çok ortaya çıkıyor. Nasıl olsa insanlar, dünyaya geldikten sonra her şeyi tanıma isteğini duyarlar.
Bu nedenle önce okula giderek, çevresindeki insanlarla daha kolay anlaşmayı ve bilinmeyenleri daha çabuk öğrenmeyi sağlarlar. Çünkü evren, okumak, öğrenmek ve tanımak için yaratılmıştır. Okuma zevkini öğrenen, mutlu bir insandır.
İnsan üzerindeki faydalarını anlatmakla bitiremeyiz. Okumayı sevmek; hayattaki can sıkıcı saatleri en güzel saatlere değiştirmek demektir. Oysa cahil kalan insanlar; bilgisizlikleri yüzünden çok yanlış yaparlar. Hem kendilerine ve hem de çevresindeki insanlara zarar verirler.
Okuyan insanlar ise, hiç hata yapmayacakları için kimseyi üzmezler. Dolayısıyla kendisi de üzülmemiş olur. Bu nedenle; kendimize okuma alışkanlığı yapmalıyız. Okuma alışkanlığı edinmeyenler, ceplerinde yüksekokul diploması bile taşısalar, yine de bilgisizlikten kurtulamazlar.
Okumak dinimizde kız-erkek herkese farzdır. Çünkü dinimiz beşikten mezara okumamızı emreder. Bu nedenle toplum baskılarıyla, el âlemin sözüyle etki altında kalan, bazı cahil düşünce içerisinde olan babaların, kız çocukları üzerinde, okutmamak gibi bir eğilimleri vardır.
Bu yanlış davranış yine okumamaktan kaynaklanır. Okumak, sadece kitaplar ve basın üzerinde değil; sosyal hayatımızın içerisinde gelişen her yaşantımızın karesi, bize hayatı okumamızda yardımcıdır.
Kâinat içerisindeki her varlığın şekli bir müspet ilimdir ve okumak gerekir. Dağları, denizleri ve kısaca tabiatı tanımak, bir okumaktır. Düşünen ve araştıran her insana; etrafındaki her canlı cansız varlık, insanlığı hatırlatan bir kitap gibidir. Bu kitabı okumak için bir öğretmene de ihtiyaç yoktur.
Büyükler söyler “Allah, zenginliği istediğime, ilmi de isteyene veririm” diye... İlim peşinde olanlar değil de bir takım cahiller, bu zenginliğin ardından adeta yarış atı gibi koşarlar. Bir şekilde zengin oldukları zaman da “Okumuşlarda ne olmuşlar?” diye övünmeye başlarlar.
Selam ve muhabbetle…