Amaç, öğrencilere faydalı olmak ve iyi bir nesil yetiştirmektir. Birgün İstanbul’da makamımda otururken, sadece resmî evraka imza atmak yetmez, bilgilerimi gençlere aktarmam gerekir diye düşündüm. Sultanahmet’te Teknik Lise ve Sanat Enstitisü’nün birlikte faaliyetini sürdürdüğü okula gittim. Ne tesadüf ki müdür Lami Bey, yardımcılarıyla okutacağım ders hakkında toplantı halindeydi. Ders okutmaya geldiğimi söyleyince çok sevindiler. Çünkü öğretmen çok, fakat bu dersi okutacak kaliteli öğretmen yok dediler. O sırada Sultanahmet’te çoğu komünist derneklerin genel merkezleri olduğu ve öğrencileri fikrî bakımdan olumsuz etkiledikleri için, bunlar büyük tehlike arz ediyordu. Adeta Allahü teâlâ o dersi vermem için beni görevlendirmişti. Aniden ders verme düşüncesine sahip olmam tesadüf değildi. İstanbul boğazına nazır bu tarihî binada yıllarca 8 saat ücretli, 5 saat de akşam bölümüne ücretsiz ders okuttum.
Akşam bölümündeki bir sınıfta bütün dersleri zayıf olan ve bu yüzden arkadaşları tarafından küçümsenen ve dışlanan Hüseyin adlı öğrencime, eziklik hissetmesin ve kendine güvensin diye bir yazılıdan sonra yüksek not verdim. Yıllar sonra Laleli’de Hüseyin ile karşılaştım. Hüseyin, "Hocam, yüksek notu alınca, kendime güvenim geldi ve fakülte mezunu oldum. Şimdi Eyüp ilçesinin elektirik sorumlusuyum. Emredin, Eyüb'ün elektiriğini keseyim." dedi. Bu sözleri, bana karşı olan borcunu nasıl ödeyebileceğini bilememenin bir ifadesidiydi. Öğretmenlik bir sanattır. Öğretmenin bir jesti, hayat kurtarır. Bir öğretmenin çok bilgili olması ve öğrencilerin psikolojisini iyi bilmesi gerekir. Üniversitede de sınıfta öğrencinin psikolojik sorunu olduğunu anlar, odama çağırır ve yol gösterirdim. Çünkü kütüphanelerdeki bütün psikoloji kitaplarını okudum. Yeterli psikoloji bilgim var, fakat ilaç yazma yetkim yoktur.
Bunun yanısıra Öğrencilere entellektüel olmalarını tavsiye ederdim. Yani kendi sahalarında uzman (derin bilgi sahibi) olmalarını, diğer sahalarda ise kifayet miktarı bilgi sahibi olmalarının gerektiğini söylerdim. Böyle yapan kişi, öz güvenli, kendine ve başkalarına faydalı bir insan olur.
Yine İstanbul’da bir okulda yapılan genel sınavda, sınav sorumlusu idim. Bir sınıfta lastik ayakkabılı, oldukça eskimiş bir elbise giymiş, masum görünüşlü, ezik bir görüntü sergileyen, iyi beslenmeden yoksun ve asil bir yüze sahip bir genç sınavda, cevap kağıdının üzerine başını koymuş, çaresizlik içindeydi. Yaklaştım, “Pes etmek sana yakışmaz, ailen senden çok şeyler bekliyor, kendine gel ve gerekeni yap! Babana da selam söyle!” diye kulağına fısıldadım. Dopink tesiriyle genç, baktım soruları iştiyakla cevaplandırmaya başladı. Halbuki babasını tanımıyordum. Amacım, ailesinin durumundan dolayı üzerindeki ezikliği atması ve tahmin etmediği üzere bir öğretmenin babasını tanımasından dolayı, kendisinin babasına hayatı boyunca medyun (borçlu) olduğunu hissetmesini sağlamaktı. Öğretmen, gençlere hangi maddî seviyede olursa olsun, aile büyüklerine saygılı olmayı öğretmelidir.