2022-2023 eğitim öğretim yılı ilk ve orta dereceli okullarda başladı. Üniversitelerde de peyderpey başlıyor…
Yeni eğitim öğretim yılının arifesinde, daha önce yapılan ancak sorular çalındığı gerekçesi ile iptal edilen KPSS tekrar edildi…
Öncelikle yeni eğitim öğretim yılının tüm eğitim camiası için hayırlı olmasını, tekrarlanan KPSS’nin de kamuda istihdam olma hayali kuranlar için hayırlara vesile olmasını dileyelim. Allah herkesin gönlüne göre versin…
Farklı şehirlerden Konya’ya üniversite eğitimi almak için gelen öğrenci kardeşlerimizle bazı ortamlarda tanışma fırsatımız oluyor. Genel manada baktığımızda daha küçük şehirlerden gelenlerin tedirginliklerini gözlerinden anlayabiliyoruz.
Daha büyük şehirlerden gelip Konya’dan eğitim hayatının dışında farklı beklentileri olanlar ise ufaktan burun kıvırıp kendi memleketlerine güzellemeler yapabiliyor.
Benim Konya’ya ilişkin genel söylemim ise Konya’ya nereden gelinmiş olursa olsun, Konya’nın başta alışılması kısmen güç ama sonrasında vazgeçilmez bir şehir olduğu yönünde oluyor.
Hakikaten de öyledir… Ben üniversiteden mezun olalı 11 yıl olmuş. Halen üniversitede edindiğim dostlarla yaptığımız görüşmelerin ana konusu, ortak paydamız olan Konya oluyor. Konya’yı soruyor, Konya’yı dinlemek istiyor, Konya’ya olan özlemlerini dile getiriyorlar. Yetmiyor zaman zaman Konya’ya gelip, hasret gideriyorlar.
Üniversite öğrencilerinin şehre ilişkin beklentilerini dinlediğim zaman aslında Konya’nın genel manada bu beklentileri karşıladığını ve hatta özellikle ulaşım konusunda beklentilerinin de ötesinde iyimser bir yaklaşımın olduğunu söylüyorlar. Bu anlamda Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ve Uğur İbrahim Altay’a öğrenci dostu şehre yakışır ulaşım kolaylıkları için teşekkürlerini iletmemi de istediler, üzerimde kalmasın…
Gelelim asıl mevzuya…
Üniversite okumaktan murat nedir, neden üniversite okunur?
Öğrencilerin kahir ekseriyeti üniversiteyi iyi bir eğitim almaktan öte, iş kapısı olarak görüyor. Öğrencilerin, üniversiteden mezun olduktan sonra yaptığı ya da yapacağı işin ne olduğuna bakmaksızın, kendi akademik kariyerine uygunluğunu gözetmeksizin olabilecek en kısa yoldan kendilerini kamuya atmak, sırtlarını devlete dayamak gibi bir amacı var.
Aslında bu isteğin geri planında ailelerin beklentileri ve oluşturdukları baskı yer alıyor.
İyi bir eğitim elbette ki iyi bir kariyerin en önemli sacayağıdır. Ancak üniversite mezunu olup diploma aldıktan sonra kamuda ilgisiz, alakasız bir bölümde KPSS’de başarı gösterip hasbelkader memur olabilmekse amaç, 4 yılı buralarda heba etmeye gerek yok… Lise mezunları da KPSS’ye girebiliyor, onlar da memur olarak atanabiliyor.
Okumakla adam olmak arasında aslında keskin bir çizgi var.
Okumak, bilgi dağarcığını geliştirmek, öğrenmek, öğrendikleriyle hayatını yönlendirmek işin en doğru tarafı. Bunu yaparken, gelecek kaygısı taşımak ise insanın üzerindeki kocaman bir yük. Siz zaten doğru bir üniversitede, doğru bir bölümde okuyorsanız ve bunun gereklerini yapıyorsanız elbet ilgi alanınızda size akar sağlayacak bir mesleğe de sahip olacaksınız. Ama tekrar ediyor ve ısrarla söylüyorum, mesleki ve teknik eğitim veren yüksekokul ve fakültelerin dışındaki hiçbir lisans dalında temel amaç iş bulmak olmamalı…
Zora gelemeyen, zoru görünce geri duran, ‘Bu iş bizi aşar aga, ben bunu yapamam’ minvalindeki söylemlerle de kendi ayağına sıkanlar, mezun olduktan sonra nur topu gibi bir diplomayla birlikte işsizler kervanının en yeni ve en taze adayı oluveriyor.
Kendi bölümümüzden buna bir örnek verecek olursak, bizim işimiz iletişim. İletişim fakültesinde eğitim aldıktan sonra medya sektörünün farklı birçok dalında istihdam olabiliyoruz. Ancak en önemli kural, okurken staj yapmak. Staj sırasında sabırlı olmak. Sebat göstermek ve bunun meyvelerini toplayacağımız günü hayal etmek…
Öğrenci gelmiş, 4 yıl okumuş, dirsek çürütmüş. Diplomasındaki puan ortalamasına bakıyorsunuz dört dörtlük bir diploma.
Tecrübeye bakıyorsunuz, sıfır. İşi yapabilme kabiliyetini sınıyorsunuz, sıfırın da altında. Gel de şimdi üniversiteden mezun olmuş bu arkadaşa işi öğret…
Yaş da kemale erince gencimiz sıkıya gelemiyor. Piyasada ‘ezilmektense’ oturur KPSS’ye çalışır ve devlet memuru olurum diyor…
Sonrasında geçen haftasonu girilen sınavda da olduğu gibi 1,5 milyon kişi KPSS’ye giriyor. O kamu binası senin, bu kamu kurumu benim, sınavdan aldığı sonuca göre kapağı atacak bir kamu kurumu buluncaya kadar başvuru yapıyor.
Bulamayacağını anladığında ise başını vuracak taş, duvar, kapı arayışına giriyor. Ömrü, profesyonel öğrencilikle geçip gidiyor. Ne kendisine, ne ailesine, ne de ülkesine faydası olmuyor.
Yani okumak, insanı adam etmiyor. Doğru zamanda doğru yerde olmak, fakültedeki okulu hayat okuluyla desteklemek gerekiyor.