Zaman ne kadar hızlı geçiyor. Pusula gazetesinde yazılarımız yayınlanmaya başlayalı 18 hafta olmuş. Geçen bu süreç içerisinde bu yazıyla birlikte 18 yazımız yayınlandı. Gazetede yazı yazmak dipsiz kuyuya taş atmak gibi bir şey… Hele bir de hafta bir kez yazıyorsanız ve toplumun en az ilgi duyduğu kültür ve sanat konularıysa bahsettikleriniz durum daha da sıkıntılıdır. Yazdıklarınızın çoğu zaman yeterince okunmadığı hissine bile kapılırsınız. Dipsiz kuyuyu belki bilenleriniz vardır. Ne kadar taş atarsanız atın ses gelmez. Yazmak da böyle bir şeydir aslında… Ama sağ olsun bizim okuyucularımız yeri gelince tebrik, teklif ve eleştirilerini bize iletirler. Şükürler olsun, daha önceki yazı yazdığımız gazetelerde olduğu gibi Pusula’da da belirli bir okuyucu kitlemiz oluştu. Yazdıklarımızı okuyan ve yazılarımızla ilgili duygu ve düşüncelerini ileten takipçilerimize çok teşekkür ediyoruz. Bugün sizlere gerek e-posta yoluyla, gerekse sosyal medya yoluyla yazılarımız hakkında görüşlerini bildiren okuyucularımızın yazdıklarından bir kısmını iletmek istiyoruz.
Öncelikle geçen hafta yayınlanan etliekmek konulu yazımızla ilgili Gülseren Ailesi’nin yakınlarından bir ileti aldık. Bu iletiyi kayda geçmesi açısından sizlerin dikkatine sunmak istiyoruz. Hasan Gülseren’in akrabalarından olan Mustafa Meral adlı okuyucumuz yazımızla ilgili olarak şu satırları gönderdi; “Yazara kesinlikle katılıyorum. Hasan Gülseren Usta’nın kardeşi, rahmetli Hüseyin Gülseren halamın beyi olup, bizim eniştemiz olur. Küçük olmama rağmen Bedesten’deki o lokantada gövde gövde kuzuların işlendiğini ve onlardan satırla kıyılarak etliekmek yapıldığını hatırlarım. Arap köftesinin de orada hazırlandığını biliyorum. Orada defalarca etliekmek, şiş köfte ve kebap çeşitlerini yemişizdir. Kıymetli yazarı teyit açısından söyleyeyim; rahmetli eniştemiz etliekmeğin bir Halep kültürü olduğunu söylerdi. Onun dükkânında öyle güzel Arap dolmaları ve yemekleri yapılırdı ki yemeklerin hâlâ lezzeti damağımda, kokusu burnumdadır. Halam 94 yaşında, Allah sağlıklı ömür versin hâlâ o günleri anlatır. Bazen de o yemekleri annemden yapmasını ister biz de yeriz. Hatta eniştem hatıra olsun diye o etliekmeğin hazırlandığı büyük satırı bize vermişti, kurbanlarda kullanırız. Izgarada kullandıkları el döğmesi şişleri de hâlâ kullanırız. İyi bir etliekmek içi kuzu kaburga ve az kuzu kuyruğu satırla kıyıldıktan sonra, yine ayrı olarak soğan, biber ve domatesin de satırla kıyılarak etle harmanlanmasıyla hazırlanır. Hazırlanan iç, geniş göbekli bir hamura yayılarak fırının koltuğunda pişirildiğinde o lezzeti hâlâ yaşarız. Geçmişlerimizi rahmetle anıyor, yemeklerin vücudumuza şifa olmasını diliyorum.”
Katkılarından dolayı Mustafa Bey’e teşekkür ediyoruz. Bu arada bir okuyucumuz yazımızın içerisinde Hasan Usta’nın soyadının bazı yerlerde Gülseven, bazı yerlerde ise Gülseren olarak geçtiğini yazmış ve doğrusunun ne olduğunu sormuştu. Bu vesileyle Hasan Usta’nın soyadının Gülseren olduğunu da öğrenmiş olduk. Faydalandığımız kaynaklardaki farklılıktan dolayı bizim de ihtilafa düştüğümüz bir husus böylelikle aydınlanmış oldu. Etliekmeğin tarihçesiyle ilgili pek çok okuyucumuz bize ulaşıp görüşlerini iletti. İnşallah bu bilgileri de başka bir yazımızda sizlere aktarırız.
Sadece geçen haftaki yazımızı değil, önceki yazılarımızı okuyup bizlere görüşlerini bildiren daha başka okuyucularımız da oldu. İlgi gösterip yazılarımızı okuyan ve fikirlerini bizlere ileten kıymetli okuyucularımıza çok teşekkür ediyoruz. Sizlerin ilgisi bizi ziyadesiyle mutlu ediyor. Yazılarımızı okuyup görüşlerini bizlerle paylaşan Hamza Polat, Aslı Çağdaş Can, Yanar, İsmail Detseli, Yusuf A. Özdemir ve Gonyalı adlı okuyucularımıza da en kalbi teşekkürlerimizi sunuyoruz.