Olan yine bize oldu!

Erol Sunat

Okun nereye düşeceğini, ok mu bilir, yay mı, ya da okçu mu? Bu sorunun cevabını hiç aramadık. Aramadığımız gibi, ok suçlu dedik, yayın hiç mi kabahati yok dedik, okta da var, yayda da var diye akıl yürüttük.

Ok ve yay bu işi bile-isteye kendi başlarına yaptılar gibi bir mantık ortaya koymaya çalıştık. Yayı eline alan, yayı geren, yaya oku yerleştiren, çekip fırlatan konusunu dışarıda bıraktık!

Ne mi oldu? O ok her defasında geldi bizi buldu, bizi vurdu.

Artık nasıl bir tesadüfse! Vurulmadığımız tek bir gün olmadı! Delik-deşik olduk! Yüzümüz hiç gülmedi!

Nedendir bilinmez! Ne başkaları gibi şansımız yaver gitti, ne de işimiz gücümüz rast geldi!

Ceremeyi hep biz çektik! Yayı gerenin okları, dönüp dolaşıp yağmur misali üzerimize yağdı, durdu.

“Ne sevdiğin belli, ne sevmediğin” diyen Ozan’ın dediğine geldik gelmesine de, biz bunu anlayıncaya kadar, görünen görünmeyen, bilinen bilinmeyen neler oldu, neler!

Olan neden hep bize oluyor diye hiç sormayacak mıyız?

Sormak aklımıza gelmeyecek mi?

Neden biz demeyecek miyiz?

Üstelik 2018 yılının Ağustos ayı ortalarından bugüne o yaydan fırlayan ok ne hikmetse, yolunu hiç şaşırmadan, hiç beklemediğimiz anlarda bizleri vurup geçmedi mi?

O günden bugüne istisnasız herkes şu soruyu soruyor, hedef neden biz olduk?

Bu insanlar vergisini veren… Devletini ve milletini seven…Sevdiklerini, itimat ettiklerini, güvendiklerini el üstünde tutan… Onları destekleyen, oy veren, iktidara taşıyan, başının tacı yapan insanlar!

Tek bir hataları varsa o da sevmek! O sevmenin içinde inanmak var, bağlanmak var, şüphe etmemek var! Lakin yaydan fırlayan okların yönü şaşmaz bir şekilde hep bu sevenleri vurmaya devam!

*****

Kasap sevdiği deriyi yerden yere vururmuş derler ya…

Seven sevdiğini neden incitsin?

Neden üzsün?

Neden yerden yere vursun?

Neden incinmesinden keyif alsın? Neden umursamasın?

Bu nasıl sevgiyse artık, yerden yere vurulan biz, oklanan biz, uçurum kenarlarında gezdirilip, ardından aşağıya itilen yine biz!

Devamlı kırılma noktalarına gelinip duruluyor ya…

Bu kırılma noktaları her daim bizi kırdı!

Kolumuz kanadımız kırıldı, iyi-kötü sarmaya çalıştık!

Belimiz kırıldı, doğrulmaya muvaffak olduk!

Lakin, kalbimiz kırıldı, kalbimiz!

Ne yazık ki kırık kalplerin, yıkılan kalplerin tamiri yok!

Yunus Emre, “ Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil” diye boşuna demiyor!

*****

Gönlümüzden geçeni veremedik, gönlümüzden geçen bu değildi diye diye düştüğümüz içler acısı haller zirve yaptı.

Dibe vurduk! Dipte kaldık! Kıpırdayamadık! Uçurumlardan aşağıya düştük!

Kör kuyularda, kör ışıklı tünellerde çıkış yolları aradık!

Ne var ki hallerinde dendi…

Herkes hayatından memnun, herkes mesut, herkes rahat, kimsenin şikayeti yok!

Rahat olma hali, Suriyeli sığınmacılarla karıştırıldı herhalde!

Kendi fakir fukaramızın kapısını çalan olmadı, aç mısın tok musun, ne derdin var diye soran olmadı!

Ölen öldü, kalan kaldı.

Virüs ve varyantlarının, enflasyonun, doların estirdiği kasırgadan, yarattığı depremden, önüne kattığını alıp götüren selden, cayır cayır yaktığı yangından sağ kurtulanların iş işen geçtikten sonra imdadına koşmanın adı neyse, bunun adı da o!

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek böyle bir şey galiba!

*****

Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış diye bir sözümüz var! Dolar 18 bin beş yüzleri gördü, gram altın bin 60 küsurları! Aynı günün gecesi paldır-küldür inmeye başladı.

İnme eğilimi sürüyor. Sürüyor sürmesine de, piyasalar bu işe nasıl bir tepki verecek!

Dolar yükselirken, afaki çıkan fırlayan rakamlar geri adım atmayacaksa, oranlar iniş yönünde fiyatlara ve etiketlere yansımayacaksa, sizce olan kime olur?

Yine bize! Size, bize, hepimize! Ancak şu güne kadar yaşadıklarımız, bizi perişan etti.

Stres, panik, umutsuzluk, karamsarlık ne varsa hepsi birden üzerimize-üzerimize geldiler.

Zaten laçka olan sinir sistemimiz, harap oldu, iflas etti.

Madem böyle bir müdahale imkanı vardı neden zamanında olmadı, neden yapılmadı sorusu ise cevabını arıyor!

Geldik bundan sonra ne olacak faslına…Akaryakıt zamları uygulanmadan geri çekildi…

Ekmeğe, yağa, ete, süte, sebze ve meyveye, hasılı iğneden ipliğe varıncaya her şeye yapılan katmerli zamlar geri alınacak mı?

Milletin iki ayağını bir pabuca sokan doğalgaz, elektrik, su gibi maaş ve ücretleri göçüren faturaları, fatura eden kurumlar geri adım atacaklar mı?

Atmayacaklarsa, insanımız nasıl atlatacak önümüzdeki günleri ve ayları?

*****

Şimdi ne oldu? Fırsatçıların, açıkgözlerin, gözleri bir türlü doymak bilmeyenlerin hırslarından, fahiş fiyat artışlarından kurtulmuş mu olduk?

Geri adım mı attılar?

Biz çok fazla ileri gittik, yaptığımız ne kadar lüzumsuz zam varsa geri alıyoruz, Türk Milletinden özür dileriz mi diyecekler!

Dolar iner amma, bizim fiyatlar aşağıya inmez de, çekilmezde dediklerinde, ne olacak?

Sadece altın ve dolar indiğiyle mi kalacak!

Borç yine aynı borç! Fatura yine aynı fatura! Enflasyon yine yerli yerinde!

Sadece dolar ve altın düştü diye mi sevineceğiz!

Olan yine bize olmayacak mı?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.