Ölülerin arkasından konuşulmaz da dirilerin arkasından mı konuşulur?
Normal şartlarda bir insanın arkasından ister ölü isterse diri olsun kötü söz söylenilmez. Söylenirse gıybet olur; gıybet dinimizde büyük günahtır.
Peygamber Efendimiz(sav), “Ölülerinizin iyiliklerini anlatınız, kötülüklerini anmayınız” buyuruyor.
Efendimiz(sav) herhangi bir konuda bir hüküm vermişse biz Müslümanlara düşen o hükmün gereğini yerine getirmek olup başka seçeneğimiz yoktur.
Ancak, konu ile ilgili ehli sünnet alimlerimizin açıklamalarını dikkate almalıyız ki doğru sonuca varabilelim.
Alimlerimizin açıklamasına göre Efendimiz(sav)’in bu sözü her ölüyü kapsamamaktadır. Ölen kişi topluma özellikle de Müslümanların iman ve itikadına fikirleriyle büyük zararlar vermişse bunlar anlatılmalı ki başka insanlara yapacağı zararları engellenebilsin.
Hala hayatta olan veya olmayan adının önünde profesör yazan ilahiyatçılar Müslümanların imanına büyük zarar verdiler ve fikirleriyle vermeye de devam ediyorlar.
-Şimdi bu ölülerin arkasından konuşulmaz mı?
Öyle bir konuşulur ki, konuşmamak büyük vebal olur. Mahallendeki, köyündeki Mehmet amca, Hatice teyze ile bunlar karıştırılmamalı.
Geçen günlerde ölen bir kişi ile ilgili sosyal medyada bazı paylaşımlara “Ölülerin arkasından konuşulmaz” sözünü iyi niyetle söyleyen hatta tepkisini ortaya koyanlar oldu. Ancak, iyi niyetli olsalar da yukarıdaki gerçeği dikkate almadılar; çünkü, bazı gerçekleri bilmiyorlardı.
Elbette ki, bir kişinin hayatında birçok yanlışı olsa hatta ömrünü İslam düşmanlığıyla geçirse de son nefesinde imanlı gidip gitmediğini bilemeyiz, Allah(cc) bilir.
Nasıl olurda bir Müslüman son nefesinde nasıl gittiğini bilmediği kişi ile ilgili olumsuz söz ve yargıda bulunabilir, denilebilir.
Her zaman insanlar hakkında hüsnü zanda bulunmak iyidir. Ancak, Efendimiz(sav)’in “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” sözü de unutulmamalıdır.
Son nefeste nasıl gittiğini bilemesek de özellikle ülkeyi yönetenler, topluluklara iyi veya kötü yön vermiş kişiler, yazarlar hele topluma zararı olmuş ve olabilecek kişiler hakkında özel haklarına dokunulmadan haklarında konuşulabilir.
Biz zahire göre hüküm vermek durumundayız ve bundan mesul değiliz. Tabi ki yukarıda da ifade ettiğim hususları içermek kaydıyla.
Adam hayattayken Peygamber Efendimiz(sav)’in, "Kostantîniyye(İstanbul) elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır! Onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!" (Ahmed bin Hanbel, Müsned; c.4, s.335) müjdesine mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine Hıristiyan diyecek ondan sonra bu adamın arkasından konuşulmaz olacak!
Yine aynı adam, “Amerikan 6'ncı Filosu oraya geldi. Sarayburnu'nun oraya sağcılar geldi, toplandılar. 6'ncı Filoya dönüp namaz kıldılar. O hareketi yapanlar Müslüman, onları korumak için giden solcular kâfir. Deniz Gezmiş, Amerika’ya karşı çıktığı o adamları telin ettiği için idam sehpasında sallandırıldı. Sağcılar Amerikan donanmasına dönüp, namaz kıldılar. Onlar Müslüman, bunlar kâfir. Ben reddediyorum bunu kabul etmiyorum" diyerek sanki Müslüman olmanın şartı 6. Filoya karşı çıkmakmış gibi hüküm verecek.
Bir Müslüman kıblenin dışında bilerek hiçbir yere dönüp namaz kılmaz! Böyle bir şeyin Müslüman adına mümkünatı yok; tabi ki, münafıklara bir şey diyemem!
Hala da hayatta olup işleri güçleri insanımızın inancını ifsat etmeye çalışan sözde ilahiyatçı veya değil insanlar var ve bunlar zehirlerini kusmaya devam etmektedirler.
Söylenecek çok şey var, herkes her şeyi biliyor ve uzatmaya da gerek yok; ancak, ister hayatta ister ölü arkasından iyi veya kötü konuşulacak insanlar var.
Nasıl Kadir Mısıroğlu hakkında konuşuluyorsa başkaları hakkında da iyi veya konuşulacak ama öbür dünyada herkes sevdiğiyle birlikte olacak!
Biz ne dersek diyelim oradaki sonuç değişmeyecek! Allah(cc) sevdiklerini sevdirsin sevmediklerinden nefret ettirsin.
Müslüman kardeşlerim; gerçek sevgilinin sevgisine mazhar olmak istiyorsak marazi sevgililerin sevgisini gönülden atmamız gerekir!