11 Temmuz Srebrenitsa Soykırımı’nın yıldönümü…
Srebrenitsa’nın bende hissettirdikleri her zaman çok başka olmuştur.
O yüzden orada yaşanan soykırımı ulaşabildiğim herkese duyurmayı kendime bir ödev kabul ederim.
En baştan şunun altını güzelce çizmek lazım, Srebrenitsa’da yapılan bir ‘katliam’ değil bir ‘soykırım’dı.
Çünkü katliam dediğimiz şey belli bir grubu herhangi bir özellik gözetmeksizin öldürmektir. Soykırım ise bir soyu ya da dini yok etmek üzere yapılan öldürmedir. Srebrenitsa’da bu yapıldı maalesef ki…
Dünya susarken, Sırplar 8372 Boşnak’ı gözünü bile kırpmadan katletti.
Holokost kadar gerçek bir soykırım!
Peki, neden içselleştirmeliyiz bu konuyu? Neden çocuklarımıza öğretmeliyiz?
Çünkü Sırplara göre katlettikleri Boşnak değil, Müslüman Türklerdi.
Srebrenitsa Soykırımın baş aktörü Bosna Kasabı Ratko Mladiç’i bilirsiniz. Bakın ne demişti o zamanlar…
“11 Temmuz 1995’te Sırpların Srebrenitsa’sında bulunuyoruz. Bugün Sırplığın yeni bir bayramıdır. Bu kasabayı Sırp milletine hediye olarak sunuyoruz. Nihayet bu alanda, Osmanlılara karşı giriştiğimiz ayaklanmanın hatırasına, Türklerden intikamımızı alma anı gelmiştir.”
İşte, Mladiç’in bu açık itirafı aslında demin söylediğim neden bu konuyu sahiplenmemiz gerektiğinin apaçık göstergesi.
Bakın bu sözleri Osmanlı’ya kin besleyerek büyütülmüş bir Sırp çocuğu söyledi.
Hazır adı geçmişken, Ratko Mladiç için geçtiğimiz ay müebbet hapis kararı verildi biliyorsunuz. 26 yıl sonra gelen adalet(!)
Benim bu kararlardan sonra en çok merak ettiğim Sırp gazetelerinin neler yazdığı olur. Ve her seferinde beni yanıltmayıp kendilerini güzelleme yoluna giderler.
Yine değişen bir şey olmadı ve Mladiç için hepsi ‘Sırp Kahramanı’ dediler. Hala yaptıklarını savunan ve alınan kararı ‘Çirkin’ bulan bu zihniyet, Sırpların ideolojik fikirlerinin, faşist ruh hallerinin hiç değişmediğini, hala aynı şekilde yeni nesil Sırplarda yaşamaya devam ettiğini gösteriyor. Sırplar, Avrupa’nın hiçbir zaman onlara vermeyeceği bir oyuncak olan ‘Büyük Sırbistan’ın hayali ile yaşıyorlar.
MARŞ MİRA’NIN SOĞUK YÜZÜ
Boşnaklar ise hala 1995’te yaşıyor. Hayatta olmak onlar için hak aramak artık. Çoğu Boşnak soykırımda evlerine isabet eden kurşun izlerini bile silmiyor.
O evlerde yaşayan çocuklar tarih dersini o kurşun izlerinden alıyorlar.
Srebrenitsa’da yaşananları diri tutmak için de her yıl 13 bin Boşnak’ın kaçış için kullandığı Ölüm Yolu’nda Marş Mira yani Barış Yürüyüşü düzenleniyor.
Boşnakların güvenli Nezuk Köyü’ne varabilmek için kullandığı bu yol 10 bin Boşnak’a mezar oldu. Geriye kalan 3 bini ise yaralı bir halde ve gözyaşları ile yolun sonuna ulaştı.
O patika dağ yolu boyunca yaşananları bir hayal edin… Karanlık, dehşet, çaresizlik, kan, yorgunluk ve nereden gelebileceği belli olmayan kurşunlar…
Tarifi zor! Yazmak çok zor!
Srebrenitsa benim nefesimi kesiyor. Nefretimi artırıyor.
O gün bu yoldan yürüyen ve yolun sonuna ulaşan 14 yaşındaki Kemal Haydareviç kullandıkları yolun haritasını çıkarıyor ve her yıl işte bu yolda Barış Yürüyüşü düzenleniyor.
Bu bir yürüyüşten daha fazlası… İşte bu sebepten o yolda canlarını veren çocukları, çocuklarımıza anlatmak görevimiz olmalı…
ÖLÜME UÇAN MAVİ KELEBEK
Bu Sırplar için bir etnik temizlikti!
Ve bunun ortaya çıkmaması için cenazelere bile rahat vermeyip oradan oraya taşıdılar. Katlettikleri Boşnakları toplu mezarlara gömüp sonra bulunur endişesiyle çıkarıp başka başka yerlere gömdüler.
Tıpkı bir seri katil gibi cesetleri saklamaya çalıştılar.
Bu işkence yüzünden cenazeler her taşımada parçalandı. Mezarlar kayboldu. Her yıl bulunan kemikler DNA testinden teker teker geçiriliyor. Kime ait olduğu tespit edilince de ailelerine verilip soykırımın yıldönümünde toplu cenaze töreni düzenleniyor.
Burada ilginç bir anekdot paylaşmak istiyorum. ‘Sırpların kapatıp yok ettiği toplu mezarların üzerinde bir zaman sonra cesetlerden beslenen Artemis çiçekleri oluşmuş. Çiçeklerin çoğalamasın ile de sadece o çiçeklere gelen Mavi Kelebekler bu bölgede artmaya başlamış. Bunu gören bilim adamları konunun üstüne gidince o bölgede kazı çalışması yapılmasına karar verilmiş ve bu kelebekler sayesinde 300’den fazla toplu mezar ve 20 bini aşkın cenaze bulunmuş.’
Bilge Lider Aliya, o zaman Türkiye’ye gönderdiği mektubunda bununla ilgili şunları yazmıştı.
“Türk’ün evladı… Unutma. Ben Aliya, Boşnakların içinde herhangi biriyim. O gün bütün Avrupa bizi yapayalnız bıraktı. Üç gün içinde sekiz bin vatandaşımızı katlettiler ve toplu mezarlara gömdüler. Binlerce kadınımıza tecavüz ettiler. Binlerce çocuğumuzu yetim bıraktılar. Henüz mezarlarını bulamadığımız kaç kardeşimiz daha var, bilmiyoruz…
…Onların mezarını biz bulamadık. Kelebekler buldu. Mavi kelebekler. Sadece toplu mezarların olduğu yerde biten bir çeşit bitkiyle beslendikleri için bazı bölgelere kümelendiklerini anladık.
Nerede mavi kelebek gördüysek orayı kazdık. Binlerce şehidimizi çıkarıp Potocari’deki şehitliğe defnettik…
…Türk’ün Evladı, bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma.
Ben Aliya…
Aliya İzzetbegoviç”