Geçen gün sevdiğim ve kıymet verdiğim bir dostum yine ve yeniden Tanpınar konusunu açınca ne kadar kadirşinas ve vefalı olduğunu, Tanpınar sevgisinin içini ne güzel doldurduğunu, konuşulmasına ve hatırlanmasına vesile olduğunu söyledim. Ardından ve günün kalan kısmında bir iç muhasebesi ve okuduğunuz bu yazının başına oturdum. Dostumun Tanpınar sevgisine ve hürmetine karşılık ben de Memet Fuat ve Mehmet Kaplan başta yol göstericilerimi hatırladım, pek çok hatıra gözümün önünde tekrardan canlanıverdi. Edebiyat eleştirisine yönelmemde ilham kaynaklarımdan Memet Fuat’la birlikte Kaplan hocadan da bahsetmek isterdim bu yazıda ama malûmunuz sayfa sınırları gerçeği var; pek aziz ve muhterem Mehmet Kaplan hocamızdan bir başka yazımda bahsederim sevgili okur!
Adlarını hatırladığım her anda olduğu gibi şu an da çok yoğun duygular içindeyim. O yüzden bakalım becerebilecek miyim duygu ve düşüncelerimi kâğıda dökmeyi, en azından bir kişide dahi ilham kaynağı olmaya.
&&&
Mevlâna Müzesi karşısındaydı eskiden İl Halk Kütüphanesi. Tabi o zamanlar şimdiki gibi imkânlar söz konusu değildi. Ben de bu kütüphanede okuldaki derslerimin ödevlerini yaptıktan sonra en alt katta bulunan süreli yayınlar bölümünde dergi ve gazetelere dalardım. Memet Fuat ismini ilk dafa, o gazetelerden Cumhuriyet’te, kültür sanat sayfasında görmüştüm. Köşesinin ismi dikkatimi çekmiş (‘Düşünceye Saygı’ ki benim Kültür Atlası sayfalarındaki yazılarımın yer aldığı köşemin de adı olmuştur) ve şu an hangisi olduğunu hatırlamadığım yazısını okumaya başlamıştım. Sonra kendimi Memet Fuat okyanusunda buldum. Okuduğum her yazısında onu daha çok seviyordum, bir yandan da içimde edebiyat eleştirisi aşkımın filizleri yeşeriyordu.
Sonra üniversite yılları ve son sınıf… Bitirme tezimi hiç tereddüt etmeden Memet Fuat üzerine hazırlama kararı aldım. Hakkında hiçbir çalışma yoktu üstelik, garip(!) Bu kararımı hocamla paylaştığımda; ‘Bu Nazım Hikmet’in üvey oğlu olan Memet Fuat değil mi,
başka birini alsan?’ diye vazgeçirmeye çalışsa da pes etmedim ve hakkında hiç çalışma yapılmadığını, ilk kez benim yapacağımı falan söyleyerek ikna ettim. Tam da bu hayırlı netice evresinde güzelim ‘Gölgede Kalan Yıllar’ı piyasaya çıktı. Elbette hemen aldım ve bir solukta okudum, çocukluğuna ve gençliğine şahitlik eden fotoğraflarında kayboldum.
Tezimi hazırlarken İstanbul’a giderek onunla tanışmak, desteğini de almak istedim. Heyecanla evinin telefon numarasını çevirdim. Hakkında tez hazırladığımı, bazı kitaplarını baskıları olmadığından bulamadığımı, bazım sorularım olduğunu, yardımcı olup olamayacağını sordum. Canlı ve heybetli bir sesle çok rahatsız olduğunu, evden dahi çıkamadığını, doktorunun da ziyaretçilere izin vermediğini, kendisine Adam Yayınlarında bulabileceğim Turgay Fişekçi’nin yardımcı olacağını söyledi.
Dedim ya hakkındaki en küçük yazıyı ve kendi yazılarını heyecanla okuyordum. Hastalığını, solunum cihazına bağlı bir şekilde yaşadığı ev hayatını, aynı zamanda voleybol milli takımı antrenörlüğü de yaptığını, büyük bir milli voleybolcu evlât yetiştirdiğini, futbola hele de Galatasaray’a düşkün olduğu gibi özel anekdotları dışında çalışma ve edebiyat eleştirisi prensiplerini beynime kazıyordum.
Onu tanıdığım ilk zamanlarda hazırlamaya başladığım Sanat Atlası(Yeni Meram gazetesi, 1998-99) sayfalarında ve yazılarımda gündemimde hep Memet Fuat vardı artık, bir de Mehmet Kaplan…
Tezimi bitirdikten sonra da, o öldükten sonra da devam etti elbette Memet Fuat’la yolculuğum. 23 yıl önce Yeni meram gazetesinde onunla başlayan Sanat Atlası, Pusula gazetesinde Kültür Atlası ile ve şimdi okuduğunuz köşe yazılarımda da devam ediyor.
&&&
Az evvel yazdığım gibi evet Memet Fuat ve eserleri hakkında geniş boyutlu ve sistemli ilk ve tek çalışma bendenize ait. Lâkin bundan onun fikirlerinin ve eserlerinin bir karşılık bulmadığı, ilgi gösterilmediği düşüncesi anlaşılmasın. Bir şekilde Memet Fuat’ın dokunduğu dünün, bugünün ve dahi yarının edebiyatçıları onu yazmaya, konuşmaya, fikirleri üzerinde düşünmeye, anlamaya ve anlatmaya devam edecekler elbette.
Takdir edersiniz ki bir köşe yazısıyla Memet Fuat ve önemini anlatmak imkân kabilinde değil. Eğer bir ilham uyanmaya başladıysa içinizde ve sizi ikna etmeye muvaffak olmaya başladıysam bir yol haritası ile devam edeyim yazıya.
Memet Fuat hakkında fikir edinme adına ‘memetfuat.com’ sitesine bir bakmalısınız öncelikle. Orada detaylı bir şekilde hayat hikâyesini, 105 kitaptan mürekkep külliyatının tam listesini, örnek metinleri ve hakkında yazılanları vd. bulabilirsiniz. Sonra Kitaplık’ dergisinin Mayıs-Haziran 2018 tarihli 197. Sayısı Memet Fuat özel sayısını, Fatma Barbarosoğlu’nun Profil’den çıkan ‘Eleştiri Üzerine Yedi Söyleşi’ kitabını, talebesi Turgay Fişekçi’nin ısrarla ve istikrarla çıkarmaya devam ettiği Sözcükler dergisinin son çıkan kasım sayısındaki ‘Çağdaşımız Makyavel’ üzerine Oğuz Demiralp’in kaleme aldığı ‘Yol Gösterici Olarak Memet Fuat’ başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz. Şu satırlar bu yazıdan; “Meraklı okur hemen soracaktır: "Neyin yolunu gösteriyor Memet Fuat? Biz de hemen yanıtlayalım: "Dar çağımızdan çıkışın yolunu gösteriyor. Bu sözü ettikten sonra hiçbir şey yazmasak da olur ama biz okurlarını adam yerine koyup onca dil dökmüş ustamıza saygısızlık etmekten çekiniriz. Sözümüzü açalım. Memet Fuat üstüne daha ne yazabilirim diye düşünürken, Turgay Fişekçi bu kez tek bir kitap Çağdaşımız Makyavel üzerinde yoğunlaşmamı önerdi. Biliyorum o kitabı. Memet Fuat ile ilgili olarak yazdığımda değinmiş olduğum bir kitap. Yeniden aldım elime, karıştırdım. Yirminci yüzyıl yazınımızın bir deneme başyapıtı. Kesin yargımdır. Memet Fuat yirminci yüzyıl yazınımızın en önemli adlarından biridir. Bizim kuşak açısından özel bir önem taşır. Çoğumuz Türkçe yazına onun çıkardığı ve yönettiği Yeni Dergi’de gözümüzü açmışızdır. Birçoğumuzun ilk göründüğü yazınsal yer Yeni Dergi olmuştur. Memet Fuat ile yakın çalışmış olanlar ondan el almakla övünürler. Hepimiz ondan çok şey öğrendik. Kendi açımdan Memet Fuat’a bir "yazın eğitmeni” dersem yanlış yapmış olmam. (…) Gene de okuyalım Memet Fuat’ı. Sanatın gücüne de inanır o. Sanatçının sözüyle, yapıtıyla insanları etkileyerek iyiye doğru yönlendirebileceğini düşünür. Sanatın varoluşsal işlevi de budur, ona göre. (…) Memet Fuat’ın kitabını uyulmamış öğütler kitabı olarak da görebiliriz. Bir yandan yazınsal açıdan beğenerek, öbür yandan hüzünlenerek karıştırdım bu kitabı.
Herkes bilir: Memet Fuat yirminci yüzyıldaki en iyi denemecilerimizden, eleştirmenlerimizden biridir. Derin yazın bilgisi, zevkinin yanı sıra Ataç geleneğinden gelen güzel Türkçesi, önemli konuları ele alması, özenli biçemiyle hep güncel kalmış, kalacak bir yazarımızdır. Verdiği en büyük ders: Seçtiğiniz tür hangisi olursa olsun, yazın, güzel Türkçe yazmaktır. Yazar, şair olmak isteyen herkesin, her yazınseverin okuması gerekir Memet Fuat’ın kitaplarını.”
Yapı Kredi veya İş Bankası kitaplarının yeni baskılarını basacaktır inşallah; ama siz bu güzel ve kutlu müjdeli icraata kadar kütüphanelerden yahut belki de karşınıza çıkacak Memet Fuat’ı bilen bir hayranından hepsi birbirinden kıymetli kitaplarını veya yazılarının konularına göre ayrıldığı derleme çalışmaları temin edebilir, okuyabilirsiniz.
Şiirin sanılanın çok çok üzerinde sihirlere sahip olduğunu, hangi yollardan daha iyi ve farklı pencerelerden de anlaşılabileceğini Memet Fuat’la bir başka görecek ve kavrayacaksınız. Tanıdıktan sonra da bendeki gibi hep yanınızda olacak Memet Fuat ve kalbinizde…
Ölünceye kadar….