“15 Temmuz sebebiyle devlet yönetiminin yeniden yapılandırılması aceleye getiriliyor” eleştirileri tamamen haksız değildir. Yüce Türk Milleti, hür iradesiyle seçip, iktidara getirdiği kadrolara, kalleş darbe girişiminde olduğu gibi bu konuda da fikri destek sunarak yardımcı olabilir. Bu konuların birçoğu yeni konular değil zaten. Bunlar uzun zamandır halk arasında tartışılan konulardır. Çoğumuzun bu konularda öyle veya böyle bir bilgisi ve kanaati vardır.
Örneğin halkımızın birçoğu yıllardır “Genel Kurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı” diyordu. Şu anda Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri için bu karar alınmıştır. Fakat Genel Kurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına değil de Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Bu durumda halkımızda emir- komuta zinciri kopacak, hiyerarşi bozulacak endişesi vardır.
Şimdiye kadar hiçbir darbeyi doğrudan Genel Kurmay Başkanları yapmamıştır. Asıl darbeciler daha alt rütbedeki cuntacılar olmuştur. Darbe heveslileri Cemal Gürsel’i başa getirdikleri gibi böyle bir durumda darbeye karışmak istemeyen Genel Kurmay Başkanları yerine başka birini de başkan yapabilirler. O bakımdan Genel Kurmayın ayrı bir makama bağlı olmasına gerek yoktur. Zaten bu makamların hepsi sonunda Cumhurbaşkanına bağlıdır.
Süt üreticileri Amerika’yı protesto eden, yurt çapında eylemler yapmalıdır. Çünkü ABD’nin FETO’ya yardım ve yataklık yapması ve de çevre ülkelere ihracatımızı engellemesi yüzünden süt piyasası tıkanmış, krize girmiştir. ABD’nin FETO hayranlığı yüzünden yetkililer “Şeytan taşlamaktan ibadete fırsat bulamıyor.” Bu yüzden bir kısım müstahsilin sütü elinde kalmış ve para etmez hale gelmiştir. Bazı Avrupa ülkeleri de ayrı bir âlem! Atalarımız, “Dost kara günde belli olur” diye boşuna dememişler.
15 Temmuz’dan bu yana diğer bir terör örgütü “Cami duvarını kirletmeye başlamıştır.” Kahraman milletimiz kalleş darbecileri bertaraf ettiği gibi diğer terör örgütlerini de tükürüğüyle boğacak güçtedir. Askerlik yapmış gençlerimizden arzu eden ve uygun olanlar, maaşlı uzman olarak, çok sayıda birden orduya ve polis teşkilatımıza alınmalıdır. Bunlar sırf terör mücadelesi için eğitilmelidir. Görülecektir ki, halkımız bu teröristlerin de defterini dürecektir.
Liderlerimiz, o kahpece darbe girişiminde üstün bir basiret ve beceri sergileyerek, Çanakkale ve İstiklal Savaşlarındaki gibi halkın gücünü devreye koymayı başarmışlardır. Aynı basiret ve beceriyle halkın gücünden yararlanmayı, güzel ülkemiz ve yüce milletimiz için bir kez daha başarmalarını bekliyoruz. Görülecektir ki, halkımız terörün de işini bitirecektir.
Teröristlerin tuzakladıkları bombaları uzaktan algılayacak cihazlar geliştirmek üzere özel bir ödenek ayrılmalıdır. Özel sektörümüz bunu başaracak durumdadır. Fakat kaçıncı denemeden sonra olumlu sonuca ulaşacaklarını bilmedikleri için asıl işlerinin aksaması ve belki de güçlerini aşan bir maliyet getireceği endişesiyle bu tip araştırmalara herkes giremiyor. Devletimiz bu işe talip olan kurumsal firmalara destek vermelidir.
Bütün dini cemaat, tarikat ve dernekler diyanetten ruhsat almalı, hepsi diyanete bağlı olmalı, diyanet tarafından da denetlenmelidir. MGK’da sırf milli güvenlik amaçlı bir istihbarat birimi olmalıdır. İstihbarat teşkilatlarını gizlice denetleyen, Cumhurbaşkanına bağlı, bu işe özel bir denetim birimi de kurulmalıdır.
İstihbarat zafiyeti tamamen ortadan kalkıncaya kadar çalışılmalıdır. İstihbarat bilgilerinin eksikliği mi, yanlışlığı mı, sunumu mu, yoksa verilen istihbarat bilgilerine karşı duyarsızlık mı sorun yaratıyor? Ya da bu kurumlara sızmış yabancı ajanlar mı var, iyice araştırılmalıdır. Ülkemiz, milletimiz, geleceğimiz için, Dinimiz, Vatanımız, Bayrağımız, şehitlerimiz için istihbaratımız bu zafiyetten kurtarılmalıdır. Allah’a emanet olunuz.