Türkiye, istemeyerek Ortadoğu bataklığına girdi. Bu bataklığa girmek kolay ama çıkmak zordur. Binlerce yıldır bu bölgede yaşayan, kadim halkların, yine binlerce yıldır çözemedikleri sorunlarının, diğer bir deyimle fitnenin içine girdi. Bu durum biraz da, komşuluktan dolayı, zoraki giriştir. Buralara, demokrasi getirme hevesi, önce Saddam Hüseyin’in yıkılması ile başladı. Saddam yıkıldı, o zamanki Cumhurbaşkanı Özal, bir koyup üç alacağız dedi, bir koydu; ama üç aldı mı bilmiyorum. Irak'ta Saddam’ın yıkılması, kuzeyde bir Kürt devleti olmak üzere, üçe ayrılan bir Irak ve perişan bin kuzey bölgemiz.
Sonra Kaddafi yıkıldı, Libya dörde bölündü. Türkiye, Libya’dan kovuldu, Libya'ya demokrasi getireceğiz derken, Libya tam kaos ülkesi haline geldi. Böylece Ortadoğu’nun Kuzey Afrika, ayağı da bu kargaşadan nasibini aldı. Bunlar yetmedi, sıra Suriye’ye geldi… Suriye çok ilginç bir ülke… İslamiyet’in yanında, Hristiyanlık ve Yahudiliğinde yoğun yaşandığı bir yer. Tüm mezheplerin yanında, şeytana tapan kavimlerin bile olduğu bölge... Bu bölgedeki hassas dengeler, küçük bir kıvılcımla patlayacak noktada iken, Özgür Suriye ordusunu çok güçlü zanneden, Türkiye ve batı ÖSO'yu destekleyince, Suriye duman oldu; ama bakıldı ki Özgür Suriye Ordusu’nun, hiç ağırlığı yok. Kendilerini korumaktan aciz bir grup, o zaman gerçek aktörler ortaya çıktı. Biri Irak Şam İslam Devleti adını alan, inanılmaz cinayetleri ile ortalığı kana bulayan IŞİD, diğeri de PKK'nın Suriye uzantısı PYD... Türkiye önce olayı anlayamadı. Esat'a Eset falan dedi ama genetik olarak, Orta Asya’dan gelen, fazla ayak oyunu bilmeyen Türkler; Ortadoğu coğrafyasındaki binlerce ayak oyununu çözemedi. İki milyon Suriyeliyi aldı ki bu büyük hatadır. Bunlar asla gitmez. İnanılmaz bir doğurganlıkla şu anki sayıları üç milyon, sonra Türkiye’nin en uzun sınırı olan Suriye sınırında denetimi elinden tamamen kaçırdı. Şimdi operasyon ama kime, nereye...
Çünkü ülkede, hem PYD'nin ciddi destekçisi ve uzantıları var, hem de IŞİD gibi 20 yaşındaki polis olarak oraya gidenleri pusuya düşürerek, şehit ediyorlar. Gece evlerine girerek başlarından vuruyorlar. Tam Ortadoğu halklarının kalleşliği… Bu bölgede Osmanlı, 500 yıla yakın hükmetti ama ne pahasına, verilmedik taviz, verilmedik unvan kalmadı. Medine müdafini yapan Fahrettin Paşa’nın anılarını bir okusanız bu bölgenin, gerçek bir çöl yılanı şeklindeki insanlarla dolu olduğunu görürsünüz...
Buralarda mertlik yoktur, hep pusu vardır... İslamiyet’i, Avrupa ve Balkanlara yayan Türkler, İslamiyet’i kendilerininki gibi yaşandığını zannettikleri için, buralarda biraz Ümmetçilik yapmaya kalktılar, gördüler en katı Kürt ve Arap milliyetçiliğini... Gece gündüz Atatürk'e sövenler, Atatürk’ün Ortadoğu coğrafyasından neden uzak durduğunu bilmezler. Çünkü Atatürk, Kuttül Amara’da, Yemen’de, Sahra çöllerinde Ortadoğu insanını görmüş ve bu bölgenin, sorunlarının içine girenin kaybolacağının hissetmişti. Türkiye maalesef bölgenin içine girmiştir. Gazze’ye hasret kitleler; alın size gerçek bir Ana Gazze... Hadi bakalım gemileri gönderiyordunuz, buraya ne göndereceğiz bakalım. Tanrı Dağı eteklerinden gelen Türk boylarını, kızgın topraklara ve kalleşler sürüsü bir güruhun içinde ne yapacak. İnşallah iyi planlama yapılmıştır. Artık istihbarat, Fethullah Hoca denen, ilkokul mezunu, şark kurnazı bir hocayı değil de adam gibi düşman kitleleri takip etsi iyi olacak. Kuşçubaşı Eşref’in kurduğu bir teşkilattan bu beklenmelidir, her ne kadar kurucusu başka ülkeye sığınsa da…