Şii lider Nimr el-Nimr’in öldürülmesinin ardından Suudi Arabistan ve İran arasında yaşanan tansiyon, mezhep geriliminin artmasına neden oldu. Bölgede biri kendini Sünni güç, diğeri ise Şiilerin lideri olarak konumlandıran bu iki ülke arasındaki gerilim yeni değildi.
Her iki ülke de aslında, İran’daki 1979 İslam Devrimi öncesinde ABD’nin bölgedeki müttefikleriydi. Ancak İran’da Ayetullah Humeyni’nin önderliğinde gerçekleşen İslam devriminin ardından, İran’ın Şii din adamları tarafından yönetilen bir ülke haline gelmesi Suudi Arabistan’ın önderliğindeki diğer Sünni ülkelerini rahatsız etti. İran’ın diğer ülkelerde azınlık konumundaki Şii’leri desteklemesi ve S. Arabistan’ın baş müttefiki ABD karşıtı söylemleri de bölgedeki diğer ülkelerle yaşanan çatışmaları ve güvensizliği genişletti.
İran’ın nükleer programına ilişkin yaptırımlar kalkarken balistik füze programı ve terörizm nedeniyle getirilen yaptırımlar ise yürürlükte kalmaya devam edecek, silah ambargosu da korunacak. İran Devrim Muhafızları’nın şirketlerine yönelik ambargolar sürecek.
Mevcut fiyatlarla, İran’a yönelik enerji yaptırımlarının kalkmasıyla İran petrol gelirini yıllık 10 milyar dolar artıracak. Yaptırımların kalkmasıyla İran’ın yılda sattığı petrol 1 milyondan 2.5 milyon varile çıkacak.
İran’ın dev altyapı projelerine girişmesi bekleniyor. İran, Airbus’tan 114 yeni uçak almayı planlıyor.
Bankacılıktaki yaptırımların kalkmasıyla İran küresel finans sistemine dönüyor. Yabancı bankalar kısıtlama olmadan İran’la iş yapabilecek. Son 10 yılda bankalar İran’la iş yaptıkları için toplamda 14 milyar dolar ceza ödedi. İngiliz ve Alman bankalarının İran’a girmek için hazırlık yaptığı aktarılıyor. Ancak küçük ölçekli bankaların girişi, İran’ın Siemens’in yapacağı tren yolları sistemi ve Airbus’tan alınacak yeni uçaklar gibi büyük çaptaki projeler için yetersiz kalabilir.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, günlük basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yurt dışı seyahatinden dönerken uçakta gazetecilere yaptığı konuşmada, ABD’nin PYD ile ilişkisine işaret edip, “Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani'deki teröristler mi?" diyerek getirdiği eleştiri soruldu.
Türkiye’nin bir NATO müttefiki ve IŞİD’e karşı yapılan operasyonlarda önemli bir ortak olduğuna değinen Kirby, “Bu konu Türkler için sadece teorik bir mesele değil. Tam olarak sınırlarında yaşanıyor. Milyonlarca mülteci ile uğraşıyorlar. Rusya ve Esad rejiminin askeri operasyonlarından dolayı daha fazla mülteci gelebilir” dedi.
Bu sebeplerden dolayı “Türkiye’nin üzerindeki baskıyı” anladıklarını belirten Kirby, “PYD hakkında endişelerinden dolayı kendileriyle çalışmaya devam edeceğiz. Bu yeni bir şey değil, hatta hiç yeni değil. Onlarla konuşmaya devam ederek konu hakkında görüş alışverişinde bulunacağız” ifadelerini kullandı.
Kirby, Erdoğan’ın sözlerine işaret ederek, “Burada yapılacak seçim, koalisyon üyesi olarak bizlerin IŞİD’e karşı çabamızı artırmak ve örgütü Irak ve Suriye’de tamamen ortadan kaldırmaktır” şeklinde konuştu.
Suriye'de Esed-Rusya-İran-PYD ittifakı, Fırat'ın batısında Mare Hattı'nı kapatarak Türkiye'yi güneyden kıskaca almak için harekete geçti. Ekim ayından bu yana Bayır Bucak'ta Türkmenlerin üzerine bomba yağdıran Rusya, PYD yönetimindeki Kürt kantonlarını birleştirmek için İran destekli Şii paralı askerleri helikopterlerle Afrin'e taşıyor. Ankara'nın defalarca 'kırmızı çizgimiz' dediği ve sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmayı planladığı Azez-Cerablus arasındaki bölge, çok yakında, içinde Mehmetçiğin de bulunduğu kanlı bir savaşın kapısını aralayabilir.
Bir süre önce Şam-Tahran-PYD eşgüdümü için Kürt kontrolündeki Kamışlı'da irtibat bürosu açan Moskova, savaş uçaklarıyla Türkmen Dağı'nda ve Halep'te imza attığı ihlalleri yeni bir safhaya taşıyacak. Rusya ve Esed'le işbirliği içinde faaliyet gösteren IŞİD'in, ciddi bir direniş sergilemeden Suriye PKK'sına terk ettiği Tel Abyad ile Kobani eğer Afrin'le birleşirse, Türkiye'nin Suriye ile irtibatı tamamen kesilebilir.
Ortadoğu’ya baktığımızda, 2 güç tarafından tamamen kıskaç altına alınmış durumda.. Sırası ile Irak, Libya, Mısır liderleri üzerinden ele geçirildi. İran’a ambargo kondu. Suriye’nin iç düzenine çomak sokuldu. Türkiye-Rusya yaklaşması ve Türkiye’nin hızla büyümesi rahatsızlık oluşturdu.
Rusya’nın geliri olan petrolün değer kaybı sağlanarak savunma sanayindeki güç kaybına neden olundu.
Bu arada İran-Suudi Arabistan arasındaki idam olayı mezhep konusu edilip Müslüman ülkeleri taraf olmaya davet edildi.
Sonra Rusya Suriye’de PYD ile işbirliğine girip Türkmenleri bombaladı ve Amerika’da buna destek verdi. Amerika İran’daki ambargoyu kaldırmak suretiyle İran’ı da Suriye’deki savaşın içine soktu.
Bu saydığım olayların hepsi büyüyen bölgeye hakim olan Türkiye’ye oynanan oyundan başkası değildir.
Halep Türkmenleri Türkiye’ye sığınacak, yeni bir göç ile yaklaşık 500 bin mülteci Türkiye üzerine yük getirilerek, Rusya itibarını kurtarmak için özür bekleyecek.
Türkiye zayıfladığı takdirde, Suriye, İran’a hakim olmak çok kolay olacak.
Suudi Arabistan savunmada hiçbir gücü olmadığı için ABD orta doğuya tek başına hakim olma çabası ve gayretinde olacak.
Sonra petrolden geçinen Rusya’da orta doğudaki petrole hakim olan ABD ye boyun bükecek.
Bu birilerin senaryosu ve taktiksel oyunları olup, bizim her zaman birlik beraberlik içinde hareket etmek zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istedim…
Onlar planlamalarını yapa dursun, biz çok çalışıp, savunma sanayimizi güçlü tutmak ve içimizde güç olmak zorundayız..