Bölgemiz ve İslam dünyasının tamamı hatta Osmanlı içinde yer alan gayri Müslim unsurlarda bugün Osmanlısızlığın acısını yaşamaktadır. Osmanlı sonrası dünyanın yaşadığı acılara dökülen kanlara bakmak bu tezin doğruluğunu ortaya koymaktadır.
Dünyanın Osmanlı gibi adil bir süper güce ihtiyacı var. Bugünün süper güçleri olarak tanımladığımız emperyalist ülkelerin döktüğü kanların aldığı canların hesabını tutmak mümkün değil!
İnsanlık sahipsiz ve zulüm altındadır. Tarihin her döneminde savaşlar olmuş kanlar dökülmüştür; ancak, hiçbir dönemde bugünkü kadar zulüm yaşanmamış kan dökülmemiştir!
Bunun yanında insanlık çok büyük bir sömürüyle de karşı karşıyadır. Milyarlarca insan açlıkla boğuşurken az bir kişi ve topluluk dünyadaki zenginliği elinde bulundurmaktadır.
Ortadoğu, dünya coğrafyasının en karmaşık, en sorunlu ve en önemli bölgesidir. Bugün Suriye’de yaşananların arka planını anlamak için derinlemesine bir bilgiye sahip olmaya gerek yok.
Bu bölgenin dünyanın en kanlı en karmaşık bölge haline gelmesinde sadece petrolü görürsek büyük gerçeği göremeyiz. Elbette ki, petrol çok önemli ve dünya petrolünün yarıdan fazlası Ortadoğu’dan çıkarılmaktadır. Bölgede çıkarılan petrolün kahir ekseriyetini sömürmelerine rağmen doymuyorlar. Çünkü, bu gözü dönmüş vampirleri petrol doyurmuyor, Müslüman kanı içmeleri gerekiyor.
ABD, İsrail, Rusya ve İran’ın yaptıkları zalimlikleri koyacak bir yer bulamıyorum. Kadın, çoluk çocuk demeden hunharca öldürüyorlar. Hepsinin Yüce Rabb’im belasını versin!
Ülkemizde yaşayan insanlıktan uzaklaşmış bazılarını da esefle kınıyorum. Varsa yoksa Suriyeliler. Bu savaşın sorumlusu Suriyeli masum insanlar değil; emperyalistler ve uşaklarıdır.
Kolay mı; savaş, terör, işgal, katliam, çatışma içinde yaşamak? Suriye halkının günlük hayatının parçası halini korkular, bombalar almış durumdadır.
Bu bölge ne zaman Yavuz Sultan Selim Hazretleri tarafından Osmanlı topraklarına katıldı işte o zaman huzuru buldu. Osmanlının hakimiyeti altında kaldığı süreler içinde bu huzur ortamı devam etmiştir.
“Suriye’ye Nereden Bakıyoruz” yazımda “Suriye bizim” ifademe bir okuyucu öyle kızmış ki, beni delikle suçlayacak kadar!
Bu bölge bizimdir ve normal şartlarda ırkçılar hariç tüm halklar Türk hakimiyeti altında olmayı istiyorlar. Bu yönde yapılan Kuzey Irak da dahil tüm araştırmalar bunu somut olarak göstermektedir.
Çünkü, bu bölge Osmanlının hakimiyetinde huzurun yanında bolluk görmüş ve refah seviyesi yükselmiştir. Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve Kudüs-ü Şerif topraklarına oraların manevi şahsiyetine uygun olarak hizmet etmiş ve mamur hale getirmişlerdir.
Ortadoğu halklarının ülkemiz ve insanına bakış açısının çok olumlu olduğunu, bu halkların ülkelerini idare edenlerle karıştırılmaması gerekmektedir. Ülkelerini yöneten kral, emir vs. emperyalist uşağıdır. Bunların nasıl bir uşak olduklarını hepimiz biliyoruz.
Emperyalist uşağı yöneticilerine rağmen halkın duyguları ülkemiz ve insanımıza dost eksenli olup Osmanlıyı aramaktadırlar.
Bölgede yaşayan sadece Müslümanlar değil; diğer inanç sahibi olanlarda Osmanlısızlığın acısını yaşamaktadırlar.
Normal savaşların dışında Osmanlının vatandaşı olmuş tüm inanç grupları Hıristiyanlar, Yahudiler inançlarının gerektirdiği ibadetlerini yerine getirmişler, kendi örf ve ananelerini rahatlıkla yaşamışlardır.
-Ya bugün?
Bugün kimse mutlu değil ve yarına umutla bakamıyor. İnsanlar ne zaman nasıl öleceğini kestiremiyor. Buna, gözünü kırpmadan Filistinlileri katleden zalim, terör devleti İsrail halkı da dahil. Bunlarda ölüm korkusuyla yaşamaktalar.
Üzülerek ifade etmek istiyorum Osmanlısızlık bu bölgede milyonlarca insanın kanının akmasına neden olmuştur. Osmanlı geri gelmeyeceğine göre; birileri bana kızacak ama Türkiye Osmanlının bu misyonunu yüklenmek zorundadır.
Bölgenin Türkiye’ye çölde susuz kalmış birinin suya ihtiyacı hatta daha fazla ihtiyacı var. Bize ne Ortadoğu’dan diyemeyiz. Ortadoğu’da güvenlik sağlanmadan Türkiye’nin güvenliği sağlanamaz!
Ülkemiz Osmanlının misyonunu yerine getirecek potansiyele fazlasıyla sahiptir. Yeter ki, kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım siyasi yandaşlık ve karşıtlığımızı bir tarafa bırakarak birlik beraberlik içinde hareket edebilelim.