Belediye otobüslerini seviyorum. Toplumun her kesiminden denemeyecek ama toplumun büyük kesimini oluşturan üst, orta ve düşük gelir grubundan insanların, çok dar bir alanda yakın temas içinde bulundukları bir ortam olarak, sosyal gözlem yapmaya son derece elverişli toplu taşıma araçlarıdır ve tramvaylara göre, daha yerli, daha sıcak, daha insanîdir.
Herhangi bir otobüse adımınızı attığınız anda belediye, sizi bir grubun içine dahil ediverir. Hangi işten olursanız olun, o gün özel araç kullanmayan, "o kadar benzin yakacağıma elkartla gider gelirim" hesabı yapanlar, bir ömür çalıştığı halde bir araba parası kazanamamış "asgari ücret"liler, kredili ev borcu ödemekten araba almaya sıra gelmemiş orta direk memurlar, ehliyeti olmadığı için kocası ayağının altına araba çekmemiş hanımlar, gençliğinin baharını kulağında kulaklığıyla cepten heavy metal dinleyerek yaşayan yanıbaşında dikilen yaşlıyı görmezden gelen aklı bir karış havada pencere güzelleri, mensubu olduğunuz sosyal grubun bir parçasıdır. Ömür boyu "özel araç" konforundan dolmuşa dahi tenzil etmemiş olanlar, bu duyguyu asla bilemezler.
Daha geçen hafta, otobüs durakta kendisi için durduktan sonra sevgilisi ile vedalaşmaya başlayan bir kızcağızın "bütün otobüs benim sevgilime sarılmamı bekliyor, acele davranmalıyım" tasası olmadığından; şoför çok fena sinirlenmiş, gaza basarak kıza dersini vermişti. Yine henüz otobüsten tam inmeden otobüs hareket edip de kendisini son basamaktan hazırlıksız bir şekilde atlamaya zorlamış orta yaşlı bir adam, inince el hareketine ağız dolusu küfürleri ekleyivermişti.
İnsanları takip etmenin, alelade bir deyişle, "halkın nabzını" tutmanın en kolay ve eğlenceli yolu otobüse binmek. Daha otobüse binmeden, durakta bile başlayabilirsiniz tezinizi yazmaya. Ara duraklardan birinde bekliyorsanız, kuyruk oluşturma ihtimali kesinlikle söz konusu değildir. Her şeyin kısıtlı olduğu ve kapanın elinde kaldığı bir ortamda, sabahın erken saatleri o otobüse binmeme ihtimalinin ve geç kalıp sınavı kaçırma ya da işten atılma ihtimalinin varlığı, insanları ne kadar erken olursa olsun, dinç kılar. Birbirini iterek kalabalık içinde yer edinme, o kalabalık içinde kendini var etme ideali, daha çok küçükken, ilköğretim sıralarında, altmış yetmiş kişilik sınıflarda, en önde oturma sendromu olarak da kendini göstermiştir.
Otobüse bindikten sonra, günün en kalabalık saati olması durumunu göz ardı ederek, daha tenha bir otobüste, içeri yeni giren kişinin, otobüste yerleşmiş ve kıdem sahibi olmuş diğer yolcular tarafından baştan aşağı süzülmesi adettendir. Bu hiçbir zaman taciz olarak algılanmaz.
Otobüste kuşak çatışması, hiçbir yerdekine benzemez. Toplu şekilde binen liseli öğrencilerin özellikle el şakaları, yüksek sesli konuşma ve kahkahaları, ergen-olgun yolcu ruh halinde, aşırı gıcık yapar. Dar, havasız ve trafikte takılınıp hep geç kalma bir yere yetişme stresini barındıran mekanlar olarak otobüsler, gençlerin daha ağır başlı olmasının beklendiği mekanlardır.
Otobüse binen hemen her yolcu, özellikle yaz günlerinde güneşin konumuna göre hareket eder. Gideceği yolun hangi yönde kaldığını ve o yöne giderken otobüsün güneşi nereden alacağını hesaplar. Hatta güneşli yerde oturmak istemeyip gölgede oturanları yerlerinden eden hasta ve yaşlı numarası yapan teyzeler vardır. Bunlar ters koltuk boşken de oraya düz koltukta oturanı göz işaretiyle yollayıp "ben ters gidemem yavrum" diyerek her zaman düz koltukta oturma statüsü kazanmış olanlardır.
Otobüslerde arkaya ilerleyip, toplumsal gözlemi bir kenara bırakıp sadece ortada biriken keşmekeşi izleyip gülümsemek de mümkündür. İnsanlar asla arkaya doğru ilerlemek istemezler. Sanki arkada veba salgını varmış gibi ortada birbirlerini itekleyip dururlar. Genellikle ortayı arkaya bağlayan dar boğaza, oturan arkadaşlarının koltuğunun önünden ayrılmak istemeyen bir yolcu sıkışmıştır ya da az sonra inmeyi planlayan yolcu, sonra "çıkışta zorlanmayayım" diye kapı önünde kalmayı tercih etmiştir.
Velhasıl, "Gelenekselden moderne geçişte Türk toplumunda bir baskı unsuru olarak otobüste iletişimsizliği kırmak ya da kırmamak ayrımında, değişen kimlikler" ya da "Uzun yolculuklarda otobüs etkinlikleri ve postmodern önerilerle on maddede otobüste mutluluğun yolları" gibi tez başlıklarının içinin rahatlıkla doldurulabileceği, gözleme açık, toplumsal saptamalar açısından zengin malzeme içeren ortamlardır belediye otobüsleri. Ancak, silkelenmek, bilimsel bir gözle bakmak gerekir ki, deneysel olsun. Aksi durumda her yolcu, bunalımdan bunalıma sürüklenen, dört lastik üzerinde ömründen günler heba eden, canı burnunda bir denekten başka bir şey değildir.