Bu köşemizi takip eden okurlarımız bilirler, mümkün oldukça siyasetten uzak durmaya, yöneticilerimizi ve yapılan iş ve işlemleri eleştirmek yerine yaşanabilir bir dünya ve yaşanabilir bir çevre için havadan sudan bahsetmeye, genel olarak çevre ile ilgili yazılar yazmaya çalışıyorum, o nedenle az ama gerçekten doğa dostu okurlarımız tarafında takip ediliyoruz. Herkese sonsuz teşekkürler.
Ancak sevgili dostlar, son günlerde ülkemizde yaşanan hadiseler karşısında sevgili yayın yönetmenimiz Uğur Bey’in de dediği gibi içim şişti elim kaşındı ve inanın yazmazsam da kafayı oynatmaya az kaldı…
Şöyle ki; her gün yurdun bir köşesinden gelen al bayrağa sarılı şehit haberleri karşısında hala daha “Kimse Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkışmasın” ya da “Ne mutlu şehitlerin ailelerine” veya “Ben de şehit olmak istiyorum” gibi sözleri dinlemekten;
Evlat acısı nedir bilen biri olarak, ateşin düştüğü evlerden çıkan feryatlara kulak tıkayanlardan, ilk birkaç gün ilgilenip sonrasında kaderine terk edilecek ailelerin yıllarca sürecek kor ateşini içimde hissetmekten;
7 Haziran seçimleri sonrası oluşan siyasi tabloyu değerlendiremeyip, 45 günü boşa harcayanlardan. Ülkeyi tekrar seçim atmosferine sokan pek sayın liderlerin topu biri birine atmalarından, biri birlerini suçlamalarından. Elini taşın altına koymamak için bin türlü bahane üretenlerden;
Onu yapalım yokum, bunu yapalım yokum, hadi gel görüşelim yokum, beraber hükümet kuralım yokum, seçim kararını alalım, yokum. Seçim hükümeti kuralım, yokum diyen, kendi geleceğini ülkenin geleceğinden önce masaya koyan liderlerin konuşmalarından;
Dünyanın hiçbir ülkesine nasip olmayan doğal güzelliklere ve tabii kaynaklara sahip Anadolu toprakları üzerinde yüzyıllardır oynanan oyunlarla orta doğudaki yangının içine çekmeye çalışan dış destekli hainlerin sinsi planları karşısında önce ülkem sonra partim diyemeyip meydanı terör ve bölücülükten beslenen parti yandaşlarına bırakanlardan;
Yetmiş altı milyon vatandaşın sırtından geçinen, devletin her türlü imkanını kullanan, sözde barış yanlısı gözüküp, devlete silah çeken, pusu kuran, terör estiren canilere terörist diyemeyenlerin piyasada cici çocuk olarak her gün şişirilmesinden;
Ülkenin bir bölgesinde adı konmamış savaş hali yaşanırken diğer bir tarafında vur patlasın çal oynasın havasını sürdürenlerin kimin eli kimin cebinde magazin haberlerini, eğlence programlarını, abartılı düğünleri, tatil yörelerindeki yaşantılarını gözümüzün içine sokanlardan;
Suudi Arabistan kralı için yas ilan edilmesine rağmen sayısı altmışa yakın şehidimiz için bırakın yas ilan etmeyi yayın programlarında dahi değişikliğe gerek görmeyen medya organlarının tartışma programlarındaki seviyesizlikleri izlemekten;
Ekonomik göstergelerin alt üst olduğu, Dolar ve Euro’nun ateşinin yükseldiği şu günlerde iğneden ipliğe gelecek zamları düşünmekten, Ekonomi bakanının gözlerimizin içine baka baka “döviz kurlarındaki artış bizi fazla etkilemez, kendi doğasında yerine oturur” sözlerini her yükselişten sonra tekrarlamasından;
Kamu çalışanlarına ve emeklilere verilecek üç kuruşluk zam için günlerce düşünen ve verilecek artışı lütufmuş gibi abartanlardan, hiçbir iş yapmadan her ay en az 15 bin lira maaşı hesabına indiren pek sayın vekillerimizi ve daha önce görev yapmış emekli vekillerimizin bundan sonra sülalesiyle birlikte yıllarca sırtımızda taşımaktan;
Yağan kısa süreli sağanak yağmur sonrası taşan rögarlar ve sokaklarda biriken suların sele dönmesini seyretmekten; alp yapı yoksunu büyük şehirlerde perişan olan vatandaşlarımızı canlı yayınlarda izlemekten. Bu konuda bile tedbir alamayan ama diktikleri ağaçlarla çevreci olduklarıyla öğünen pek sayın ödüllü belediye başkanlarının olağan üstü durumlarda ortada olmamasından;
Raylı sistem inşaat çalışmaları nedeniyle kapatılan yollarda rezil olmaktan, her yıl değiştirilen kaldırım taşlarının renginin gelecek yıl ne olacağına bahse girmekten;
Şehrin her yerinde yürütülen yol düzenleme, kaldırım taşlarının sökülmesi ve sokak araları kaldırım ve asfalt yenileme çalışmalarının bir türlü tamamlanamamasından, aylarca “Verdiğimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Dileriz” tabelasını okumaktan; (Meram’da Necip Fazıl mahallesindekileri her gün görüyorum ve hayır dua okuyorum)
Özellikle Karatay bölgesine gittiğimizde yoğunlaşan havadaki rahatsız eden pis kokudan ve bu kokunun nedeninin –kaynağının- bulunamamasından;
Kasımda yapılacak yeni bir seçim sonrası Allah muhafaza durum değişmez ise yine aynı senaryoların tekrarlanıp tekrarlanmayacağını düşünmekten;
Velhasıl siyasilerin derdi seçim, vatandaşın derdi geçim. Ama her gün gelen terör haberleri ve şehit cenazeleriyle yüreğimiz yanıyor. Hani nerede barış ve kardeşlik projeleri? Nerede milli birlik ve beraberliğimiz? İnanın bütün bunları düşündükçe başım dönüyor, canım sıkılıyor. Oynatmaya az kaldı, doktorum nerede? Kalın sağlıcakla…
ÇEVRECİ SÖZÜ; Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir. Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azim ve Kararlılığı Kurtaracaktır.