Nihayet AK Parti’nin yeni seçim vaatleri içinde, AR-GE için milli bütçeden ayrılan payın % 2’ye çıkarılacağı sözünü de görebildik. Şahsen ben bu habere çok sevindim. Çünkü bunun çok gerekli olduğunu burada yayımlanan yazılarımla birçok kez dile getirmiştim. İnşallah bu söz tutulur ve bizim ülkemiz de gelişir. Kalkınmış ülkelerde yıllardır bütçeden araştırmaya ayrılan pay % 3 dolayındadır. Bunun karşısında söz verilen bu % 2 oranı dahi bizde kaybedilen yılların telafisine yetmez. Ama yine de önceki binde otuz-kırk oranlarından çok daha iyidir. Milli bütçeden AR-GE için ayrılan payın % 2 ye çıkarılması kararının alınmasında çaba harcayan insanlarımızı kutluyorum.
Gelelim asıl meseleye: Bu gün kullanımda olan bono senetlerini özel bankalar ve katılım bankaları, müşteri çekleri gibi kredi teminatı olarak kabul etmiyor. Çünkü günümüzde kullanılan bono senetleri devrini tamamlamıştır. Elektronik bankacılıkta bunların çek gibi tahsili mümkün değildir. Senetlerin bankaca tahsilinde ortaya çıkan bir yığın ilkel zorluk yüzünden aksamalar, gecikmeler ve gereksiz yere çok sayıda senet protestosu ortaya çıkıyor. Bu bir geri kalmışlık ve acizlik örneğidir. Zaten kredi teminatı bulmada sıkıntı çeken KOBİ’lerimiz, müşterilerinden aldığı alacak senetlerini çek gibi kredi teminatı olarak bankalara veremeyince, finansmana ulaşmada daha da çok zorlanıyor. Bu senetler, ticaretin ahengini bozuyor, büyümeyi yavaşlatıyor. Esasen KGF’ye olan talep yoğunluğu da bu yüzdendir.
Bu sebeple bono senetlerinin acil olarak yeniden ele alınıp, yeniden yapılandırılması gerekiyor. Çekler gibi bütün bankalarca kredi teminatı olarak kabul edilecek, yeni bir senede ihtiyaç vardır. Bu senet, çek gibi her bankadan tahsil edilebilmelidir. Bunun için bir de senet takas sistemi olmalıdır. Ya da bu tip senetler, çek takas sisteminde işlem görmelidir. Bu tip senetlere, senet tutarının tahsil edileceği, borçluya ait bir banka hesap numarası da yazılabilmelidir. Senedin yeri başka, çekin yeri başkadır. Bugünkü yapısıyla, senetsiz iş hayatı yürümez, her senedin yerine de çek düzenlenemez. Örneğin 1000 liralık bir akıllı telefonu 20 ay taksitle satan bir işletme, müşteriden 20 adet çek istese adama gülerler. Ayrıca çek yapraklarını da bankalar çok kısıtlı olarak, sayıyla veriyor.
Bankalar makineleri de kredi teminatı olarak alacak diye karar çıktı. Bu çok isabetliydi. Sayın Başbakan da bunu medyada birçok kez duyurdu. Fakat devlet bankaları dâhil, makineleri kredi teminatı olarak hiçbir banka kabul etmek istemiyor. Bu durumda binasının beş katı değerinde otomasyon ve makine varlığı olan, koca koca fabrikalara dahi banka eksperleri, çok komik, çok düşük değerler biçiyor. Sanki savaş veya kriz dönemlerinde edeceği fiyatı belirler gibi bir halleri var. Oysa ülkemizde ne savaş ne de ekonomik kriz var. Müteşebbisi, sanayiyi, KOBİ’leri desteklemek bu olmasa gerek. Oylarımızı hak edenler; çıkardığı yasaları, aldığı kararları uygulatabilenler, onların arkasında sağlam duranlardır.
Sayın Cumhurbaşkanımız bankalara “Faizleri düşürün” diye yüklendikçe yükleniyor. Ne gariptir ki, o yüklendikçe de faizler yükseliyor. Bunu halka şikâyet etmek yerine banka yetkilileriyle sıkça toplanıp, problemi kaynağında çözmek daha doğru değil mi? Nitekim son zamanlarda oluşan konut stokunu eritmek için bu yapıldı. Aylık faizler sadece konut için %1 oranına çekildi, demek ki oluyormuş. Ama zavallı KOBİ’ler bu oranın tam iki katı oranında (Yıllık % 24) faizi bankalara ödemeye devam ediyorlar! Atalarımız “Yiğidi öldür, hakkını yeme” demişler. Faiz oranları, çok daha yüksek seviyelerdeyken (Yıllık % 60 gibi) Ak Parti döneminde yıllık % 4 seviyelerine kadar inmişti. Ama bu seviyede kısa bir süre kaldı. İleri ülkelerdeki gibi daha düşük seviyelere gelemeden tekrar yükselmeye başladı ve şu anda % 20-25 dolayına geldi. İşte bu çok düşündürücüdür.
Vereceğimiz oyların vebali vardır. İleri ülkelerin vatandaşları takım tutar gibi körü körüne parti tutmuyor. Onlar da parti teşkilatına üye olanların ve partilerde görev alanların dışındakiler, gerekirse her seçimde ayrı bir partiye oy vermektedir. Şükür ki, bu tip seçmen sayısı gün geçtikçe bizde de çoğalıyor ama hala yeterli düzeyde değil. Bizler tercihimizi ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini de düşünerek, mutlaka vicdanımıza ve aklımıza danışarak yapmalıyız. Allah’a emanet olunuz.