Burası Konya. Ayrılıklar, yalnızlıklar ve çekememezlikler şehri. Oysa bugün sevinçler, mutluluklar ve ona bağlı gözyaşları hâkim olmalıydı bu satırlara…
21 Ağustos Konya tarihinin ender göreceği günlerden biriydi. Yıllar sonra Öz Konya evladı bir isim Türkiye’nin zirvesine çıkıyordu.
Darbeler döneminin, partiler üstü adıyla vekil dahi değilken hükümeti kurma görevi verilen; güvenoyu alamadan 4,5 ay başbakanlık yapan Seydişehirli Sadi Irmak’ı ve aslen Sinoplu olan Necmeddin Erbakan Hocayı bu kategoriye almak doğru değil.
Zira bugün Başbakanlık koltuğuna oturacak olan kişi öpöz Konya çocuğu ve Konya sevdalısıdır. Ve demokratik kanallarla o koltuğa hak kazanmıştır.
21 Ağustos akşamı beklenti şuydu: Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Genel Başkan ve Başbakan Adayımız, Dışişleri Bakanımız ve Konya Milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu kardeşimdir.’ İfadesinden sonra Konya’nın her köşesinin bayram yerine dönmesi…
Birçok yazarın çizerin o akşam konuşmalarındaki cümlesi şuydu: Davutoğlu’nun açıklanması Türkiye adına bilinen sır’dır.
Peki bu bilinen sırrı bizim merkez belediyelerimiz ve il teşkilatı bilmez mi acaba?
Sağır sultanın haberdar olduğu açıklamayı niçin görmezden gelirler?
Şehir meydanında günler öncesinden niçin bir organizasyon tertip edilmez, niçin dev ekranlar kurularak bu toplantı takip edilmez, niçin Erdoğan’ın o cümlesinden sonra Konya tarihinin en çok havai fişeği göklere gönderilmez? Para mı yok, adam mı?
Futbol maçı olsa Zafer’e tura çıkan sessiz yığınlar, amiyane tabirle ‘kapı gıcırtısına göbek atan’ sessiz yığınlar! O gün sizler neredeydiniz?
İlginç bir milletiz. Bir Konyalı ve Konya aşığı olarak o akşam böyle bir organizasyon tertip etmeyen sorumluları önce Allah’a sonra yetkili kurullara havale ediyoruz.
Hiç mi akledilmez? O gün büyük bir organizasyon yapılsa tüm ulusal kanallar hatta uluslararası kanallar canlı yayında o görüntüleri vermeyecek miydi? Konya’nın bundan daha iyi tanıtımını nerede nasıl yapacaksınız?
O akşam ölü toprağı serpilmişti sanki bu şehrin üzerine. Ulusal ve uluslararası kanallar Davutoğlu’nun memleketinde sevinç haberlerini kimi fotoğrafsız verdi kimi Taşkent’ten görüntüler yayınladı.
Sahi bizimkilerin bilemediğini Taşkentliler nereden haber almıştı acaba? Taşkent meydanında nasıl bir anda toplanabilmişti o kalabalık?
Yazık. Çok şey kaçırdık çook. Bunun adı işbilmezlik.
Kimse bana İl teşkilatının önündeki cılız kalabalıktan saat 20.00’da aniden yapılan basın toplantısından bahsetmesin. O ara zaten Konya’daki birçok gazete baskıya gitmişti.
Konya’yı tanıtma fırsatının kaçtığına mı yanmalı yoksa gözleri dolarak konuşma yapan müstakbel Başbakanımız Profesör Doktor Sayın Ahmet Davutoğlu’nu o sahnede yalnız ve desteksiz bırakmaya mı bilmiyorum. Öz yurdunda garip hissettirmeye mi bilmiyorum?
Geçen yazıda demiştim ya 2009’dan beri süregelen bir kabullenememezlik var. Başbakan olursa değişir sanmıştık!
Önümüzde koca koca örnekler var görmemekte ısrar ediyoruz. Daha geçen gün Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiğinde Rize’den sevinç çığlıklarını izlemedik mi?
Konyalı niçin özçocuğuna sahip çıkmıyor? Gerçi Konyalı diye genellememek lazım. Önayak olan olsa eminim şehir meydanı Davutoğlu için dolardı.
Sonuç kesinleşmediği için böyle bir organizasyon yapılmadı mazeretine saklanmasın hiç kimse. İl yönetiminden gençlik ve kadın kollarına merkez belediyelerine kadar tüm organizatörler sınıfta kalmıştır.
Tren kaçmıştır. Çarşamba günü seçimden sonra yapılacak hiçbir organizasyon dünya medyasında 21 Ağustos akşamı kadar yer etmeyecektir.
Başbakan Erdoğan Davutoğlu demeden evvelki cümlesinde sürekli Konya Milletvekili ifadesini kullandı. Hem de ısrarla kullandı. Bu şehre verdiği değeri öylesi tarihi bir açıklamada bile unutmadı.
Söyleyin biz bu şehrin çocukları olarak kendi toprağımıza sahip çıkmazsak İstanbullu Ankaralı İzmirli ne yapar?
Ben diyeyim. Emin olun onlar bizden daha çok sahip çıkar. Tıpkı Mevlana’ya, Şems’e ve etliekmeğe sahip çıktıkları gibi…
Sayın Atilla Kart’ın “Davutoğlu'nun Adaylığının Kıymet-İ Harbiyesi Yok” cümlesi, Konya’yı ve Konyalıyı aşağılama zihniyeti, başlı başına bir yazı konusu. Unutmadık onu da yazacağız!